’Sağ duyu ve sükünet lazım’’, AK Parti’nin kapatılaması veya Ergenekon soruşturması önemli olan değil, uyanın ve asıl gerçeği görün: ‘’iki yıla kadar Kürt devleti kuruluyor’’. Evet, devlet içindeki hesaplaşmanın doruk noktasına vurduğu anda ortaya atılan bu iddia ilginç değil mi?
Aslına bakarsanız AK Parti’nin kapatılma istemiyle Cumhuriyet Başsavcısı’nın hazırlamış olduğu iddianame beni okadar heycanlandırmamıştı. Daha önceden başlatılan Ergenekon soruşturmasının geldiği nokta itibari ile İlhan Selçuk, Doğu Perinçek ve Kemal Alemdaroğlu’nun da bu operasyona dahil edilmesi, doğrusu beni heycanlandırdı.
Ne oluyurdu? Kendi derin devleti ile hesaplaşmayan, hesaplaşmayı devamlı erteleyen veya cesaret edemeyen bu ülkede hesaplaşma vakit mi gelmişti? Olabilirdi... Türkiye artık kendi gerçekleriyle hesaplaşmaya başlamalıydı gibi naif düşüncelere kapılıp gitmeye kapılmıştım ki, TOBB’nin ‘’Türkiye için sağ duyu’’ açıklaması geldi. Bu açıklama sağduyumun, uyanmamı ve derin devleti daha derinden düşünmem gerektiğini söylüyordu...
Demek ki, kendi toplumsal gerçekliğiyle hesaplaşacak toplumsal dinamikler ve bu toplumsal dinamiklere öncülük edecek öncü ortada yoktu. Şemdinli davası ile başlayan ve Güney Kürdistan’a yapılan son saldırıya vize veren AK Parti’nin, ezberi bozma yerine araziye uyum sağlama stratejisi uygulamaya başladığı ise bilenen bir gerçekti. TOBB’nin açıklaması ardından derin nefes alan ve açıklamayı ağız ucuyla destekleyen Erdoğan’ın ise, Şemdinli davası ve Güney Kürdistan saldırısında olduğu gibi ‘’sükünete’’ itaat edeceği görünüyor. Umarım tersi olur...
Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan’ın basına yaptığı açıklamada, AK Parti'nin kapatılması ve Ergenekon davası gibi görünen devlet içi çatışmanın aslında olayların sadece görünen yüzü olduğunu ve olayın özünü sakladığını belirtmekte. Arıboğan devamla; Türkiye'nin önümüzdeki dönemde çok temel bir problemle karşı karşıya kalacağını, iktidar partisinin kapatılması ve Ergenekon davası'nın Kürt sorununu çok ciddi biçimde Türkiye'nin gündemine getireceğini belirttikten sonra, "Bunu söylememin en önemli sebeplerinden bir tanesi Leyla Zana'nın en son yaptığı açıklama; 'Abdullah Öcalan'ın 2010 yılında bizlerle beraber olacak' demesi’’ olarak açıklıyor.
Bu açıklama, Arboğan’ın şahsi düşüncesi olarak basında ve kamuoyunda yankı bulmadan sıradan bir haber olarak gazete sütunlarında yer almayıp manşetlere taşındı. Başta bir kısım AKP yanlısı köşe yazarları, Deniz Ülke Arıboğan'ın “ürkütücü gerçek olarak niteleyebileceğimiz bu sözlerini dikkatle okumakta fayda’’ var diyerek, iktidara ve muhalefete birbirinizle dalaşmaktan vazgeçin, ‘’Kürt devleti’’nin kurulma planlarına konsantre olun demeye başladılar.
Derin devlet örgütlenmesinin en önemli hedeflerinin başında Kürt ulusal mücadelesi ve Türk demokrasi güçlerinin imhası gelmektedir. Derin devlet ve çetelerden arınmış bir temiz toplum mekanizması isteyen kesimlerin, bu tür temizlik hareketlerine destek vermeleri oldukça doğal ve pozitif bir reaksiyondur. Bunu desteklemek ve cesaretlendirmek, gerek Kürt ulusal hareketi ve gerekse, Türk demokratik güçleri açısından önem arz etmektedir. Bu cesareti kırmak ve hedefleri başka yöne, yani Kürt ulusal ve demokratik güçlerine yöneltmek ve en önemlisi bu yönlendirişi onaylamak,teslim olmaktan başka bir anlam taşımaz. Erdoğan ve partisinin rotası teslim olmak yönünde gözükmektedir.
Peki ya kendilerine ‘’sivil toplum örgütleri’’ diyen ama kraldan çok kralcı olan bu kurumların çağrılarına ne demeli? ‘’Sivil toplum örgütleri’’nin “herkes bir adım geri çekilsin” açıklamasının altında yatan gerçek nedir? Bilgisayarın operativ sisteminde bir hata olduğu zaman hatasız zaman dilimine gidip sistemi yeniden kurmak sorunu çözen bir alternatiftir. Fakat toplumsal adaletsizliğin ve olayların yaşandığı gerçekler karşısında “Herkes bir adım geri çekilsin” önerisinde bulunmak; temiz toplum istemiyoruz, siyasi cinayetlerin işlendiği, darbe tehdidi ve girişimlerinin her gün gündeme geldiği, çetelerin yürütme organları olduğu, Kürtlerin ulusal ve demokratik taleplerinin bastırıldığı, partilerin kapatılabildiği bir toplum istiyoruz demektir. Gerçekten bunu mu istiyorsunuz? İnsanın umudunu yitirip ‘’evet siz buna müstahaksızın, bunu da istemeniz doğaldır’’ demesi geliyor ama öyle değil. Herkesin bir kaç adım ileri atması gereken bir süreç yaşamaktayız. Darbeler, politik entrikalar, politik cinayetler ve Kürt ulusunun ulusal demokratik haklarının gaspı üzerine inşa edilen toplumsal yapının dezenfekte edilmesi gerekiyor. Korkmadan cesurca buna bayrak açmak gerekir.
Yayınlanma:: 2008-03-30
Herkes bir adım geri mi çekilsin? Herkes bir kaç adım ileri mi atsın?
Pazar, Mart 30, 2008
Etiketler