T.C’nin resmi tezlerinden biri de, Kürdistan’ı kendi aralarında parçalayıp, paylaşan devletlerin ”toprak bütünlüğü”dür. Bu, Türkiye’nin ”toprak bütünlüğü’’ kadar eş değerde bir anlam taşımaktadır. Oysa Türkiye’ye komşu olan diğer ülkeler; Bulgaristan, Yunanistan, Gürcistan ve Ermenistan’ın toprak bütünlüğünün tehlikeye girmesi, Türkiye için aynı anlamda bir değer taşımamaktadır. Hatta bu devletlerden bazılarının toprak bütünlüğünün tehlikeye girmesinden sakınca duymayacağı politikları da mevcuttur.
Örneğin; Ermenistan ile Azerbeycan arasındaki Karabağ sorununda Türkiye taraftır. Yunanistan, Makedonya’nın kendi topraklarından hak iddası taşıdığını ileri sürmesi, Yunanistan için kendi toprak bütünlüğüne saldırı anlamı taşırken Türkiye için tam tersi bir anlam taşımaktadır ve taraftır.
Demek ki, her komşu ile olan ortak çıkar ilişkileri farklılıklar arz etmektedir. Örneğin Kürdistan’ın birer parçası da Ermenistan veya Yunanistan’ın siyasi sınırları içinde olsaydı; Türkiye, Yunanistan ve Ermenistan’ın toprak bütünlüğünü, Türkiye’nin toprak bütünlüğü ile eş değerde değerlendirip ona göre politikalar gerçekleştirecekti. Bugün diplomatik ilişkileri askıda olan Ermenistan’a karşı daha farklı bir politika izleyecekti.
Geçtiğimiz günlerde bağımsızlığını ilan eden Kosova gündemi oluşturduysa da, ben Yunanistan-Makedonya problemi üzerinde durmak istiyorum. Binlerce yıl boyunca Makedonya’nın belirli ve kalıcı idari veya coğrafi sınırları olmamıştır. 1916 yılında İrlanda’daki ayaklanma sonrasında İngilizler tarafından idam edilen İrlandalı yurtsever Roger Casement: “Yeryüzünde iki trajik tarih bilirim diyor: Biri İrlanda’nınki, diğeri Makedonya’nınki. İkisi de mahrum bırakılmış, ikisine de eziyet edilmiştir” der. Roger Casetment 1916’da idam edildiği için Kürtlerin çektiği eziyeti ve Kürdistan’ın parçalanmışlığını görmeye ömrü yetmedi. Eğer idam edilmeyip de yaşasaydı, İralanda ve Makedonya’nın yanına kuşkusuz Kürdistan’ı da eklerdi.
2. Dünya savaşında Nazilere karşı savaşan Mekadonlar, yeni sosyalist Yugoslavya’nın kurucu altı cumhuriyetinden biri olmuştur. Daha sonra 1991’de, Yugoslavya savaşı esnasında, Makedonya barışçıl yollarla bağımsızlığını elde etmiş, tarihte ilk kez kendine ait bir devleti olmuştur. Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kurumlar Makedonya’yı ancak 1993’te tanıyabildiler. Bu gecikmenin sebebi; yeni ülkenin bayrağı, Anayasası ve adı hakkında endişeleri bulunan Yunanistan’dı. NATO üyeliği için de başvuran Mekadonya, Yunanistan’ın karşı çıkmasına karşın nisan ayı içinde yapılacak NATO toplantısından çıkacak kararı beklemektedir.
Makedonya Anayasası 17 Kasım 1991’de kabul edildi. Yunanistan’a göre, yeni anayasa kuzey Yunanistan’daki Makedonları ayrılıkçı eylemlere kışkırtan ve Yunan toprakları üzerinde yayılmacı emeller güden maddeler içeriyordu. Özellikle de 49. madde Yunainstan için çok ama çok tehlikeliydi: “Makedonya Cumhuriyeti, komşu ülkelerde yaşayan Makedon milletine mensup kişilerin ve Makedon sürgünlerin statü ve haklarını korur, kültürel gelişimlerini destekler, onlarla ilişkileri teşvik eder”. ”Tehlikeli” görülen maddeler, 1995’te imzalanan interim antlaşma ile kaldırıldı.
Yunanistan, 27 Haziran 1992’de Makedonya’dan anayasal ismi olan “Makedonya Cumhuriyeti” ismini değiştirmesini talep etti. Yunanistan’ın talebi doğrultusunda Mekadonya daha fazla direnemedi. Birleşmiş Milletler, 8 Nisan 1993’te Mekadonya’yı , “Makedonya Eski Yugoslav Cumhuriyeti” (FYROM) geçici ismi ile kabul etti.
Yunanistan, Makedonya’yı kuzey bölgesine yönelik yayılmacı emeller gütmekle suçluyor: “Bir ülkenin ismini komşu bir bölgenin ismi ile aynı koymak, de facto, bölgenin istikrarını bozma ve yutma amacı güden yayılmacı bir stratejidir” demektedir. Doğu Yunanistan’daki Türk azınlığın yanına bir de kuzeyde Mekadonları eklemek Yunanistan’ın işine gelmemektedir.
Yunanistan, Mekadonya’nın varlığından nasıl rahatsızlık duyuyorsa, Türk devleti de Güney Kürdistan’daki Fedaral Kürt devletinin varlığından daha fazla rahatsızlık duymaktadır. Bölünüp ve paylaşılan Kürtler ise, Türkiye’yi bölup ve paraçalayan terörist bir aksiyon olarak dünya kamouayuna lanse edilmeye çalışılmaktadır.
Yunanistan, Makedonya’nın kendisi için bir tehdit oluşturduğunu iddia ederek bu ülkeye karşı diplomatik savaş açmış bulunmaktadır. Türk devleti ise, hem diplomatik hem de askeri gücünü kullanarak Güney’deki oluşumu, Kuzey Kürtlerine ve diğer parçalara örnek teşkil edeceğinden, imhası için elinden geleni ardına bırakmamaktadır.
Bireysel hak ve özğürlükler bazında çözüme bile tahammül göstermeyen T.C, Kürt kimliğinin anayasal güvence altına alınması halinde, Kürtlerin ulusal varlıklarının ve en önemlisi parçalanmışlıklarının da tecili anlamına geleceğini, bunun da uzun vadede kendisini köşeye sıkıştıracağını hesap etmektedir. Bundan dolayı ”Türkler, Kürtler kardeştir”,” ayrımız, gayrımız yoktur” yuvarlamasını yapmaktadır.
Son olarak Güney Kürdistan’a yapılan ve fiyaskoyla sonuçlanan saldırı ve işgal eyleminde her defasında bizim amacımız ”bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek” diyen T.C yetkilileri Güney’deki oluşumun diğer parçalar icin örnek teşkil ettiğini çok iyi biliyorlar. Bundan dolayı mevcut oluşumu istikrarsız duruma düşürüp çökeretmek ve bağcıyı dövmek Türkiye’nin politik ve askeri hedefleri arasında durmaktadır. Mekadonya, Kosova, Karabağ ve benzer örnekler, Kürtler bağımsızlıklarını ilan edebilirler mi tartışmaları açısından incelemeye değer örneklerdir.
Yayınlanma:: 2008-03-07