“Kürdistani” kavramı, Güney Kürdistan’da kamusal alanda ortak kimliği vurgular. Kuzey Kürdistan’da bir kısım siyasi çevreler “Kürdistani” kavramını “Kürdistani duruş, tavır”, "Kürdistani parti (ler), güçler, ittifak" ve benzer sıfatlarla kullanmaktadırlar. Söz konusu çevrelerin kavrama yükledikleri anlam Kürdistan’ın etnik, dilsel ve dinsel çoğulcu formatından ziyade, “Kurdilik” olarak ifade edeceğimiz Kürt çoğunluklu ulus anlayışı ve onun önceliklerini ifade eder. “Kürdistani” kavramını Demokles’in kılıcı misali eleştiri babında yerli yersiz kullanmak kavramsal şaşılık, ileride ise politik körlüğe dönüşebilecek bir risktir.
Kürt siyasi literatürüne özünde bir ortak kimlik tanımlaması olarak giren “Kürdistani” kavramı, Güney Kürdistan’da 90 yıllarda embriyom düzeyinde olan federal statünün oluşumuyla doğmuştur. Güney Kürdistan coğrafyasındaki farklı etnik, dilsel ve dinsel toplulukların eşit hak ve sorumluluklar çerçevesinde federal yapının kurucu üyeleri olduklarını ifade eder.
Öte yandan “Kürdistani” kavramı, Güney Kürdistan’ın siyasi sınırlarının belirlenmesi ve Kürdistan'dan koparılan bölgeler problemiyle birebir ilintilidir. Çünkü kavramın içeriği bu bölgelerde yaşayan Kürtler dışındaki Türkmen, Arap, Ermeni, Süryani, Asuri ve Keldani kadim halkların ulusal ve demokratik haklarına federal Kürdistan yönetimi ile siyasal güçlerin bakış ve yaklaşımlarını açıklar. Ayrıca Güney Kürdistan’da oluşturulmaya çalışılan katılımcı idari, sosyal, politik, hukuki ve ekonomik yapının ana dinamiklerine, ortaklık temelinde demokratik katkı sağlamayı hedefler.
Kolektif ve nötr bir hüviyete duyulan ihtiyaç, çok kimlikli devlet ve toplumlarda ortaya çıkmıştır. Kuşkusuz müşterek kimliğin özde mi yoksa sözde mi olduğunu belirleyen temel esas, içinin nasıl doldurulduğu ve pratikte nasıl işlediğiyle birebir bağlantılıdır. Etnik çatışma ve gerginliklerin meydana gelmesinde veya ortadan kaldırılmasında müşterek hüviyetin rolü burada önem kazanır. Bu bağlamda azınlıklar, popülasyonda sayısal çoğunlukta olmadıklarından, kolektif haklar ve sorumluluklar açısından o ülkenin idari, siyasi, ekonomik ve kültürel hayatında egemen ulus ile ne kadar ortak ve eşit haklara sahip olduklarıyla ölçülürler.
Kuzey Kürdistan’da bir kısım siyasi çevreler “Kürdistani” kavramını “Kürdistani duruş, tavır”, "Kürdistani parti (ler), güçler, ittifak" ve benzer sıfatlarla kullanmaktadırlar. Söz konusu çevrelerin kavrama yükledikleri anlam Kürdistan’ın etnik, dilsel ve dinsel çoğulcu formatından ziyade, “Kurdilik” olarak ifade edeceğimiz Kürt çoğunluklu ulus anlayışı ve onun önceliklerini ifade eder. Yani “Kürdistani” kavramı telaffuz edilirken, farkında olarak veya olmayarak vurgulanan “Kurdilik”tir ve kapsama alanı Kürdistan diye düşünülse de sadece Kürtlerle ilgilidir.
Günümüz Güney Kürdistanı’nda "Kürdistani" kavramı, açık ve net bir şekilde ortak kimliği tanımlarken ifade edilir. Nasıl ki çok uluslu devletlerde örneğin "Kıbrıslı", "Britanyalı", “Iraklı”, “İsviçreli” ve “Belçikalı” sıfatları ortak kimliği vurguluyorsa, "Kürdistani" kavramı da Güney Kürdistan coğrafyasında egemen ulus Kürtlerin yanı sıra, kadim halklar Araplar, Türkmenler, Süryaniler, Asuriler, Keldaniler ve Ermenilerin tümünü ifade eden kamusal, ortak bir kimlik ve sıfatlandırmadır.
Farklı makalelerimde kısmi olarak değinsem de, “Kürdistani” kavramı üzerine kaleme aldığım bu ikinci yazım oluyor. İlk yazım “Güney ve Kuzey’de ‘Kürdistani’ kavramı”[1] başlığıyla bundan iki yıl önce yayınlanmıştı. Konuya ilgim devam ederken Ortadoğu, Kürtler ve Kürdistan üzerine çalışmaları bulunan Amerikalı Profesör Carole A. O’Leary’nin Aralık 2002’de Meria Journal, Cilt 6, Sayı 4’de yayınlanan “Irak’ta Kürt Denklemi: Yakın Tarih, Geleceğe ilişkin Beklentiler”[2] yazısına ulaştım.
O’Leary, makalesinin “1991’den İtibaren Kürdistan’da Kimlik Biçimlenmesi” başlıklı bölümünde idari ve politik inşanın hala devam ettiği federal Kürdistan’da, “Kürdistani” kavramının yeri, etkileri ve sonuçlarını incelemişti.
Yabancı bir akademisyen gözüyle konuya bakışı, kavramın içeriği ve kapsadığı çerçeve, mevzunun daha iyi anlaşılması ve benim de meramımı izah etmeme katkı sunacağını düşünerek makalenin ilgili bölümünü okuyucularla paylaşmayı uygun buldum.
Carole A. O’Leary: 1991’den İtibaren Kürdistan’da Kimlik Biçimlenmesi
Haziran 2001 yılında bölgeye yaptığım geziden geri döndüğümde, kurtarılmış Kürt bölgesinin 1991 yılında kurulmasının planlanmamış, ama sevindirici olan sonuçlarından birinin devam etmekte olan demokrasi deneyimi olduğunu yazmıştım. Daha sonra Temmuz 2002 yılında yaptığım alan çalışmasını esas alarak, kurtarılmış bölgenin kurulmasının planlanmamış ama sevindirici olan bir başka sonucunun da Kürtler, Asuriler, Keldaniler ve Türkmenler tarafından paylaşılan ortak bir kimliğin ortaya çıkmasını teşvik eden çoğulculuk deneyimi olduğunu gördüm.
Oluşum halinde olan bu kolektif kimlik, “Kürdistanililik” olarak adlandırılıyor. Asuri, Keldani ve Türkmen aydınları, siyasi, dini liderler ve kültürel aktivistler ile yaptığım röportajlar, on yılı aşkın bir döneme dayanan öz yönetim deneyiminin yalnızca Kürtler için değil, aynı zamanda bu küçük toplumlar için de bir altın çağ olduğunu göstermektedir.
“Kürdistani” terimini sıklıkla kullanan Kürt, Asuri, Keldani ve Türkmenlerden kavramın içeriğini anlamaya çalışırken, Amerikalıların yerelleşmiş Amerikan kimliği aklıma geldi. Amerika’da yalnızca coğrafi değil, aynı zamanda kültürel ve tarihsel boyutları vurgulayan “New England” ve “New Englanders” tanımlamalarını anımsadım.
100’ü aşkın Kürt, Asuri, Keldani ve Türkmen ile yaptığım görüşmeler, bu yeni Kürdistani anlayışın, özellikle derinlere kök salmış etno linguistik kimlikleri tehdit etmeden, çoğulculuğu ve kültürel çeşitliliği kucakladığı için kök salmaya başladığını gösteriyor.
Kürt Demokrat Partisi (KDP), 1946 yılında kuruldu. KDP, 1953 yılında ismini Kürdistan Demokrat Partisi olarak yeniden adlandırdı. KDP, etnik kimliklerinden bağımsız olarak, tüm Kürdistaniler için geniş bir siyasal platformu desteklemiştir. Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) de kurulduğu 1975 yılından bu yana aynı görüşleri savunmuştur.
Ne var ki, Irak Kürdistanı halkının öz yönetim ve demokratikleşme deneyimi, ancak 1991 sonrasındaki dönemde mümkün olabilmiştir. Oluşmakta olan bu Kürdistani kimlik, Kürtlerin, Asurilerin, Keldanilerin ve Türkmenlerin kendi etno linguistik kimliklerini korumalarını ve aynı zamanda üç temel faktörü esas alacak daha geniş bir kolektif kimlik anlayışı geliştirmelerini sağlamaktadır.
Bu üç temel faktör şunlardır:
Kürt siyasi literatürüne özünde bir ortak kimlik tanımlaması olarak giren “Kürdistani” kavramı, Güney Kürdistan’da 90 yıllarda embriyom düzeyinde olan federal statünün oluşumuyla doğmuştur. Güney Kürdistan coğrafyasındaki farklı etnik, dilsel ve dinsel toplulukların eşit hak ve sorumluluklar çerçevesinde federal yapının kurucu üyeleri olduklarını ifade eder.
Öte yandan “Kürdistani” kavramı, Güney Kürdistan’ın siyasi sınırlarının belirlenmesi ve Kürdistan'dan koparılan bölgeler problemiyle birebir ilintilidir. Çünkü kavramın içeriği bu bölgelerde yaşayan Kürtler dışındaki Türkmen, Arap, Ermeni, Süryani, Asuri ve Keldani kadim halkların ulusal ve demokratik haklarına federal Kürdistan yönetimi ile siyasal güçlerin bakış ve yaklaşımlarını açıklar. Ayrıca Güney Kürdistan’da oluşturulmaya çalışılan katılımcı idari, sosyal, politik, hukuki ve ekonomik yapının ana dinamiklerine, ortaklık temelinde demokratik katkı sağlamayı hedefler.
Kolektif ve nötr bir hüviyete duyulan ihtiyaç, çok kimlikli devlet ve toplumlarda ortaya çıkmıştır. Kuşkusuz müşterek kimliğin özde mi yoksa sözde mi olduğunu belirleyen temel esas, içinin nasıl doldurulduğu ve pratikte nasıl işlediğiyle birebir bağlantılıdır. Etnik çatışma ve gerginliklerin meydana gelmesinde veya ortadan kaldırılmasında müşterek hüviyetin rolü burada önem kazanır. Bu bağlamda azınlıklar, popülasyonda sayısal çoğunlukta olmadıklarından, kolektif haklar ve sorumluluklar açısından o ülkenin idari, siyasi, ekonomik ve kültürel hayatında egemen ulus ile ne kadar ortak ve eşit haklara sahip olduklarıyla ölçülürler.
Kuzey Kürdistan’da bir kısım siyasi çevreler “Kürdistani” kavramını “Kürdistani duruş, tavır”, "Kürdistani parti (ler), güçler, ittifak" ve benzer sıfatlarla kullanmaktadırlar. Söz konusu çevrelerin kavrama yükledikleri anlam Kürdistan’ın etnik, dilsel ve dinsel çoğulcu formatından ziyade, “Kurdilik” olarak ifade edeceğimiz Kürt çoğunluklu ulus anlayışı ve onun önceliklerini ifade eder. Yani “Kürdistani” kavramı telaffuz edilirken, farkında olarak veya olmayarak vurgulanan “Kurdilik”tir ve kapsama alanı Kürdistan diye düşünülse de sadece Kürtlerle ilgilidir.
Günümüz Güney Kürdistanı’nda "Kürdistani" kavramı, açık ve net bir şekilde ortak kimliği tanımlarken ifade edilir. Nasıl ki çok uluslu devletlerde örneğin "Kıbrıslı", "Britanyalı", “Iraklı”, “İsviçreli” ve “Belçikalı” sıfatları ortak kimliği vurguluyorsa, "Kürdistani" kavramı da Güney Kürdistan coğrafyasında egemen ulus Kürtlerin yanı sıra, kadim halklar Araplar, Türkmenler, Süryaniler, Asuriler, Keldaniler ve Ermenilerin tümünü ifade eden kamusal, ortak bir kimlik ve sıfatlandırmadır.
Farklı makalelerimde kısmi olarak değinsem de, “Kürdistani” kavramı üzerine kaleme aldığım bu ikinci yazım oluyor. İlk yazım “Güney ve Kuzey’de ‘Kürdistani’ kavramı”[1] başlığıyla bundan iki yıl önce yayınlanmıştı. Konuya ilgim devam ederken Ortadoğu, Kürtler ve Kürdistan üzerine çalışmaları bulunan Amerikalı Profesör Carole A. O’Leary’nin Aralık 2002’de Meria Journal, Cilt 6, Sayı 4’de yayınlanan “Irak’ta Kürt Denklemi: Yakın Tarih, Geleceğe ilişkin Beklentiler”[2] yazısına ulaştım.
O’Leary, makalesinin “1991’den İtibaren Kürdistan’da Kimlik Biçimlenmesi” başlıklı bölümünde idari ve politik inşanın hala devam ettiği federal Kürdistan’da, “Kürdistani” kavramının yeri, etkileri ve sonuçlarını incelemişti.
Yabancı bir akademisyen gözüyle konuya bakışı, kavramın içeriği ve kapsadığı çerçeve, mevzunun daha iyi anlaşılması ve benim de meramımı izah etmeme katkı sunacağını düşünerek makalenin ilgili bölümünü okuyucularla paylaşmayı uygun buldum.
Carole A. O’Leary: 1991’den İtibaren Kürdistan’da Kimlik Biçimlenmesi
Haziran 2001 yılında bölgeye yaptığım geziden geri döndüğümde, kurtarılmış Kürt bölgesinin 1991 yılında kurulmasının planlanmamış, ama sevindirici olan sonuçlarından birinin devam etmekte olan demokrasi deneyimi olduğunu yazmıştım. Daha sonra Temmuz 2002 yılında yaptığım alan çalışmasını esas alarak, kurtarılmış bölgenin kurulmasının planlanmamış ama sevindirici olan bir başka sonucunun da Kürtler, Asuriler, Keldaniler ve Türkmenler tarafından paylaşılan ortak bir kimliğin ortaya çıkmasını teşvik eden çoğulculuk deneyimi olduğunu gördüm.
Oluşum halinde olan bu kolektif kimlik, “Kürdistanililik” olarak adlandırılıyor. Asuri, Keldani ve Türkmen aydınları, siyasi, dini liderler ve kültürel aktivistler ile yaptığım röportajlar, on yılı aşkın bir döneme dayanan öz yönetim deneyiminin yalnızca Kürtler için değil, aynı zamanda bu küçük toplumlar için de bir altın çağ olduğunu göstermektedir.
“Kürdistani” terimini sıklıkla kullanan Kürt, Asuri, Keldani ve Türkmenlerden kavramın içeriğini anlamaya çalışırken, Amerikalıların yerelleşmiş Amerikan kimliği aklıma geldi. Amerika’da yalnızca coğrafi değil, aynı zamanda kültürel ve tarihsel boyutları vurgulayan “New England” ve “New Englanders” tanımlamalarını anımsadım.
100’ü aşkın Kürt, Asuri, Keldani ve Türkmen ile yaptığım görüşmeler, bu yeni Kürdistani anlayışın, özellikle derinlere kök salmış etno linguistik kimlikleri tehdit etmeden, çoğulculuğu ve kültürel çeşitliliği kucakladığı için kök salmaya başladığını gösteriyor.
Kürt Demokrat Partisi (KDP), 1946 yılında kuruldu. KDP, 1953 yılında ismini Kürdistan Demokrat Partisi olarak yeniden adlandırdı. KDP, etnik kimliklerinden bağımsız olarak, tüm Kürdistaniler için geniş bir siyasal platformu desteklemiştir. Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) de kurulduğu 1975 yılından bu yana aynı görüşleri savunmuştur.
Ne var ki, Irak Kürdistanı halkının öz yönetim ve demokratikleşme deneyimi, ancak 1991 sonrasındaki dönemde mümkün olabilmiştir. Oluşmakta olan bu Kürdistani kimlik, Kürtlerin, Asurilerin, Keldanilerin ve Türkmenlerin kendi etno linguistik kimliklerini korumalarını ve aynı zamanda üç temel faktörü esas alacak daha geniş bir kolektif kimlik anlayışı geliştirmelerini sağlamaktadır.
Bu üç temel faktör şunlardır:
- Ortak coğrafya;
- Öz yönetim, demokratikleşme ve kültürel hoşgörü doğrultusunda devam etmekte olan deneyim;
- Ve modern Irak devleti içinde baskıya ve marjinalleşmeye maruz kalmış, Arap olmayan Iraklılar olarak sahip oldukları ortak deneyim.
Röportaj yaptığım birçok Türkmen’den biri olan Süham Veli, bir eğitimci ve kültürel aktivist olmanın yanı sıra, Erbil’deki Eğitim Bakanlığı’nda Türkmen Çalışmaları Genel Müdürü’dür. Süham Veli, 1992 yılında Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin kuruluşunun bir köşe taşı olduğunu savunuyor. Veli’ye göre, Irak’ın modern tarihinde ilk defa, tüm toplumların kültürel ve siyasal hakları güvence altına alındı. Kürt çoğunluk başlangıçta öncelikle kendi haklarını elde etme çabasına girmiş olmakla birlikte, Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin yönetimi altındaki siyasal yapının, tüm toplumlara fayda sağladığını belirtiyor.
Süham Veli, 1991’den itibaren kurtarılmış bölgedeki siyasal hayatı “Yalnızca Kürt çoğunluğun değil, tersine tüm toplumların katıldığı ilerleme halindeki bir çalışma” olarak tanımlıyor. Türkmenler ve Asuriler, Keldaniler ile yaptığım röportajlardan hareketle, bu iki toplumun, kendi etno linguistik kimliklerine ek olarak, ortak bir Kürdistani kültürel kimliği benimsemelerini sağlayan noktanın, Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin sadece Kürt çoğunluğun değil, tüm toplumların siyasal ve kültürel haklarını koruyacağına duyulan güven olduğuna işaret etmek isterim.
Daha da önemlisi, böylesi bir Kürdistanilik anlayışının, Saddam sonrası Irak’ta kendi gelecekleri üzerine düşünen bu toplumlara karşılıklı bir dayanışma anlayışı kazandırdığını gözlemledim. Bu nedenlerden dolayı, kurtarılmış Kürt bölgesinde Kürtler, Asuriler, Keldaniler ve Türkmenler arasında giderek gelişen Kürdistanilik anlayışının, Saddam Hüseyin sonrası Irak için en iyi yönetim modelinin ne olacağı hususu üzerinde belli bir etkisi olduğunu vurgulamam gerekir.
Kürtlerin, Irak Kürdistanı’nın bir bütün olarak, yeniden yapılanmasında federalizm konseptini destekledikleri iyi bilinmektedir. Bu yaklaşımın en dikkat çeken yanı, kuzeydeki kurtarılmış bölgede bulunan Asuriler, Keldaniler ve Türkmenler arasında bulduğu destektir. Oluşmakta olan Kürdistani kimliğin, kurtarılmış bölgedeki Asuriler, Keldaniler ve Türkmenler arasında federalizme verilecek desteği ne şekilde etkileyeceği üzerinde gelecekte araştırmalar yapılabilir.
O’Leary’nin de makalesinde belirttiği üzere “Kürdistani” kavramı, Kürdistan’da kamusal alanda ortak kimliği vurgular. En önemlisi artık ideolojik bir kavramdan öte, sosyolojik bir kavrama evirilmiş olmasıdır. Kavramların içeriği sorgulanmadan ve muhtevasına denk düşen şekilde kullanılmaması hem ifadelendirmede hem de varılmak istenen sonuca ulaşmada sorunlu bir duruma yol açar.
Kuzey Kürdistanlı bazı çevrelerin “Kürdistani” kavramını Demokles’in kılıcı misali eleştiri babında yerli yersiz kullanmaları kavramsal şaşılık, ileride ise politik körlüğe dönüşebilecek bir risktir.
-----------
[1] https://cetinceko.blogspot.com/2017/04/guney-ve-kuzeyde-kurdistani-kavram.html?q=kavramı
[2] Serbesti dergisi, Yıl 2003, Sayı 11, Sayfa 37-38 çeviri Cemal Atila. Çeviride yer alan bir kısım imla düşüklükleri cümlelerin özüne dokunmadan düzeltilmiştir.
Röportaj yaptığım birçok Türkmen’den biri olan Süham Veli, bir eğitimci ve kültürel aktivist olmanın yanı sıra, Erbil’deki Eğitim Bakanlığı’nda Türkmen Çalışmaları Genel Müdürü’dür. Süham Veli, 1992 yılında Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin kuruluşunun bir köşe taşı olduğunu savunuyor. Veli’ye göre, Irak’ın modern tarihinde ilk defa, tüm toplumların kültürel ve siyasal hakları güvence altına alındı. Kürt çoğunluk başlangıçta öncelikle kendi haklarını elde etme çabasına girmiş olmakla birlikte, Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin yönetimi altındaki siyasal yapının, tüm toplumlara fayda sağladığını belirtiyor.
Süham Veli, 1991’den itibaren kurtarılmış bölgedeki siyasal hayatı “Yalnızca Kürt çoğunluğun değil, tersine tüm toplumların katıldığı ilerleme halindeki bir çalışma” olarak tanımlıyor. Türkmenler ve Asuriler, Keldaniler ile yaptığım röportajlardan hareketle, bu iki toplumun, kendi etno linguistik kimliklerine ek olarak, ortak bir Kürdistani kültürel kimliği benimsemelerini sağlayan noktanın, Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin sadece Kürt çoğunluğun değil, tüm toplumların siyasal ve kültürel haklarını koruyacağına duyulan güven olduğuna işaret etmek isterim.
Daha da önemlisi, böylesi bir Kürdistanilik anlayışının, Saddam sonrası Irak’ta kendi gelecekleri üzerine düşünen bu toplumlara karşılıklı bir dayanışma anlayışı kazandırdığını gözlemledim. Bu nedenlerden dolayı, kurtarılmış Kürt bölgesinde Kürtler, Asuriler, Keldaniler ve Türkmenler arasında giderek gelişen Kürdistanilik anlayışının, Saddam Hüseyin sonrası Irak için en iyi yönetim modelinin ne olacağı hususu üzerinde belli bir etkisi olduğunu vurgulamam gerekir.
Kürtlerin, Irak Kürdistanı’nın bir bütün olarak, yeniden yapılanmasında federalizm konseptini destekledikleri iyi bilinmektedir. Bu yaklaşımın en dikkat çeken yanı, kuzeydeki kurtarılmış bölgede bulunan Asuriler, Keldaniler ve Türkmenler arasında bulduğu destektir. Oluşmakta olan Kürdistani kimliğin, kurtarılmış bölgedeki Asuriler, Keldaniler ve Türkmenler arasında federalizme verilecek desteği ne şekilde etkileyeceği üzerinde gelecekte araştırmalar yapılabilir.
O’Leary’nin de makalesinde belirttiği üzere “Kürdistani” kavramı, Kürdistan’da kamusal alanda ortak kimliği vurgular. En önemlisi artık ideolojik bir kavramdan öte, sosyolojik bir kavrama evirilmiş olmasıdır. Kavramların içeriği sorgulanmadan ve muhtevasına denk düşen şekilde kullanılmaması hem ifadelendirmede hem de varılmak istenen sonuca ulaşmada sorunlu bir duruma yol açar.
Kuzey Kürdistanlı bazı çevrelerin “Kürdistani” kavramını Demokles’in kılıcı misali eleştiri babında yerli yersiz kullanmaları kavramsal şaşılık, ileride ise politik körlüğe dönüşebilecek bir risktir.
-----------
[1] https://cetinceko.blogspot.com/2017/04/guney-ve-kuzeyde-kurdistani-kavram.html?q=kavramı
[2] Serbesti dergisi, Yıl 2003, Sayı 11, Sayfa 37-38 çeviri Cemal Atila. Çeviride yer alan bir kısım imla düşüklükleri cümlelerin özüne dokunmadan düzeltilmiştir.