Irak’ı Bu Kez Kürtler Değil, Araplar Parçalayabilir
Cuma, Aralık 27, 2019
Eğer Kürtlerin anayasal statülerini hedef alacak, kazanımlarını ortadan kaldıracak herhangi ciddi bir girişim Bağdat’tan gelirse; zaten pamuk ipliğine bağlı Kürt, Arap ilişkileri de onarılması imkânsız biçimde çökebilir. Kürtlerin bağımsızlık adımları tekrardan hız kazanır. Bu kez Irak’ı Kürtler değil, Araplar parçalayabilir.
Geçtiğimiz 9 ay boyunca Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinden Irak, İran, Lübnan, Sudan, Cezayir, Ürdün ve Mısır’da protesto gösterileri patlak verdi ve yüzlerce insan gösterilerde hayatını kaybetti. Söz konusu ülkelerden Irak, İran ve Lübnan’da eylemler hâlâ devam ediyor. Protestoların önemli bir kısmı sosyoekonomik koşullar ve yolsuzluk karşıtı eylemleri içeriyor. Ayrıca protestocular İran’da olduğu üzere, demokratik hak ve özgürlüklerin uygulanması için, rejim veya iktidarın değişimini talep ediyorlar.
Irak’ta protestolar farklı dozlarda hep süre geldi. En son 1 Ekim'de başlayan gösterilerin merkezi Şiilerin ağırlıkta olduğu Basra başta olmak üzere Nasiriye, Amara, Samava ve Hilal kentleri. Protestoların fitilini ateşleyen ise yolsuzluk, rüşvet, suiistimal, açlığa varan fakirlik ve en önemlisi İran'ın Bağdat üzerindeki siyasi, ekonomik ve askerî nüfuzu.
Irak, 2018'de 65 milyar dolarlık petrol ihracat geliri elde etti. Dünya Bankası'nın 2014 verilerine göre 40 milyonluk nüfusun neredeyse dörtte biri, günde 1,90 dolar gelirle yaşıyor. Irak bütçesine petrol alanında yaklaşık yüzde 60, genel kaynaklar alanlarında yüzde 70’e varan katkıyı Basra karşılıyor. Buna karşın hükümet, petrol ve doğal gaz zengini Basra'ya ne temiz içme suyu ne düzenli elektrik ne de sağlık hizmeti sağlayamadı. İşsizliğin yüksek olduğu Irak'ta, ekonomik kaynakların önemli ölçüde İran'a peşkeş çekilmesi, halkın sabrını taşırdı. Bu yüzden protestocular, İran konsoloslukları ve temsilcilikleri ile İran yanlısı siyasi partilerin binalarını ateşe verdiler. İran yanlısı gruplar 20’nin üzerinde sivil aktiviste suikast düzenledi yüzlerce gösterici öldürüldü.
İnternet haber portalı The Intercept, kendisine sızdırılan İran İstihbarat ve Güvenlik Bakanlığı’nın (MOIS) 2014 ve 2015 yıllarına ait yazışmalarından oluşan yaklaşık 700 sayfalık Irak raporunu, New York Times ile birlikte18 Kasım'da paylaştı. ‘Emsalsiz’ olarak nitelendirilen bilgiler, İran'ın tahmin edilenden de büyüklükte Irak üzerindeki siyasi, ekonomik ve askeri nüfuzunu belgeliyor. Sızdırılan dokümanlarda, İran’ın ülkenin yöneticilerini nasıl seçtikleri, Irak'ın politik, ekonomik ve dini yaşamının her alanına sızmak için yıllarca süren faaliyetleri ve ABD için çalışan Iraklı ajanların taraf değiştirmeleri için yapılan ödemeler, belgelerde ayrıntıları ile yer alıyor.
ABD’nin Tahran üzerindeki ambargo ve yaptırımlarının katlanarak devam etmesi ise, İran’da rejim karşıtı gösterilerin artmasına neden oluyor. Öte yandan Irak ve Lübnan'daki İran karşıtı gösteriler, İran'ın Suriye'deki manevralarını olumsuz etkiliyor. Buna İsrail'in Suriye'de İran hedeflerine yönelik artan saldırılarını da eklemek gerekir.
Kürtlerin tavrı
Irak’ta 1 Ekim'den itibaren hükümet karşıtı gösterilerin artması ile birlikte, parlamento göstericilerin taleplerini karşılamak adına kısmi anayasal düzenlemeler yapacağını duyurdu. Bu açıklamanın ardından Erbil ile Bağdat arasında ipler bir kez daha gerildi. Meseleye bizzat müdahil olan Mesud Barzani, sorunun Irak Anayasasının uygulanmamasından kaynaklandığını, ‘Anayasa olduğu gibi uygulansaydı, şu anda var olan birçok sorun olmazdı’ açıklamasında bulundu. Barzani, olası bir anayasa değişikliğinin de demokratik ilkelerden, Kürt halkı ve diğer bileşenlerin haklarından tavizler verme temelinde olmaması gerektiğini ifade etti. Birçok Kürt siyasetçi de benzer görüşler dile getirdiler. Ayrıca Bağdat’a ve göstericilere, sorunların kan dökülmeden diyalog ile çözülmesi çağrısı yaptılar.
Bu arada Arap bölgelerindeki gösterilerin etkisi ile Kürdistan Parlamentosu da acil koduyla reform yasa tasarısını gündemine aldı. Başta suiistimal, yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma gibi kurumsal sosyal ve ekonomik yapıların altını oyan organizeli bu güçle mücadelede yeni hükümetin atacağı pratik adımların sonuçları Kürdistanlılar ve uluslararası toplum tarafından dikkatle takip ediliyor.
Anayasa konusunda belirsizlikler
Irak Anayasası’nda yapılması düşünülen olası değişikliklerin neler olacağı ise henüz net değil. Fakat, kabine revizyonu, devlet birimlerine hizipçilikten uzak atamaların yapılması, yeni seçim yasası ve seçim komiserliği üyelerinin bağımsızlardan yeniden seçilmesi gibi konuların tekrardan düzenlenmesinde partiler arasında kısmi görüş birliği hâkim.
Göstericiler ise, mevcut iktidarın anayasa değişikliği yapamayacağını savunuyorlar. Birleşmiş Milletler gözetiminde seçimlere gidilerek, yeni seçilecek hükümetin anayasa değişikliğini yapmasını talep ediyorlar. Hükümetin reform vaadini ise, bir manevra olarak değerlendiriyorlar. Öte yandan göstericilerin bir bölümü 'rejimi değiştirmek' isterken, bir bölümü 'iktidardaki yüzlerin değişmesi' bir diğer bölümü ise 'başkanlık sistemine geçilmesi' talebinde bulunuyorlar.
Irak’ta devam eden kaotik belirsizliğin sonuçlarını kestirmek zor. İşaretler ise olumlu gözükmüyor. Irak’ta bulunan çok uluslu güçler, olası bir iç savaşa karşı sivil ve askeri güçlerini Arap bölgelerinden Güney Kürdistan’a kaydırmaya başladılar. Kerkük'teki K1 Askeri Üssü'nde konuşlu bulunan Amerikan askerlerinin uzun bir aradan sonra olası iç savaş gerekçesiyle ‘Kerkük'teki petrol kuyularının kontrolünü ele alabilecekleri, bu yüzden Kerkük kent merkezinde görülmeye başlandığı’ yorumları yapılıyor.
Irak’ta tansiyon yükselirken göstericiler ve Şii dini lider Ali al-Sistani ile Sadr Hareketi lideri Mukteda es-Sadr, hükümete istifa çağrısında bulundular. Sırasıyla ilk önce Başbakan Adil Abdulmehdi ardından Cumhurbaşkanı Berhem Salih istifa etti.
Adil Abdulmehdi’nin istifası Erbil’de hayal kırıklığı yarattı. Nedeni ise Erbil Bağdat ilişkilerinin ‘olumlu’ düzeyde ilerlemesinde Başbakan Abdulmehdi’nin oynadığı roldü. İslam Devrimi İçin Yüksek Konsey’in (SCIRI) önde gelen beyin kadrolarında biri olan Adil Abdulmehdi, Fransa’da eğitim almış Maocu görüşlere sahip biriydi. Fransa’daki eğitimi ardından Lübnan’da Filistin kamplarında kalan Abdulmehdi, İran’da SCIRI hareketine katıldı ve o dönem Saddam karşıtı mücadelede Kürtlerle yakın ilişkiler kurdu. Haydar el Abadi hükümetinde Petrol Bakanlığı görevinde bulunan Abdulmehdi, İran ve ABD’nin konsensüsü sonucu başbakan seçildi.
Kürdistan Bölgesi Yönetimi’nin Adil Abdulmehdi Hükümeti ile anlaştığı 2020 bütçesinin rakamları, 2016, 17, 18 ve 19 bütçelerinin gerisinde kaldı. Fakat daha önceki anlaşmalardan önemli bir farkı Adil Abdulmehdi’nin anlaşmaya sadık kalması ihtimali idi. Bunun nedeni de Adil Abdulmehdi faktöründen ziyade, bağımsızlık referandumuyla Kürtlerin Bağdat’a gösterdikleri bağımsızlık resti önemli bir etken oldu. Yani Kürtler bütçedeki rakamları küçültürken, Bağdat ise anlaşmaya sadık kalma sözü verdi. 140. Madde konusunda ise Adil Abdulmehdi istifa ettiği ana kadar amiyane deyişle ‘top çevirmekten’ başka somut bir adım atmadı.
Cumhurbaşkanı Berhem Salih’in istifası ise Bağdat ve Erbil’deki denklemi daha da içinden çıkılmaz hale getirdi. Kürdistan Demokrat Partisi (KDP), Berham Salih’in cumhurbaşkanlığı adaylığını referandum karşıtı tavrı ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) içindeki işbirlikçi kanadın desteklediği aday olması nedeniyle karşı çıkmıştı. KYB Kongresi’nin, kendi içindeki ihanetçi klik ile hesaplaşamayarak Kürdistanlıların beklentilerini karşılayamaması, Irak Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda KYB ile KDP arasında yeni bir krize yol açma ihtimalini doğuracak gibi gözüküyor.
Kürtlerin yumuşak karnı, Irak’ta olup bitenler karşısında birlikte hareket edememeleri. 26 Kasım’da Süleymaniye’yi ziyaret eden Kürdistan Bölgesi Başkanı Neçirvan Barzani, Kürdistan Yurtseverler Birliği (YNK) lideri Kosret Resul ve Değişim Hareketi (Goran) lideri Ömer Seyid Ali ile bir araya geldi. Görüşmenin gündemi, Irak parlamentosunda Kürdistani İttifak’ın tekrardan kurulmasıydı. 25 Eylül 2017 bağımsızlık referandumu ve 16 Ekim Kerkük hezimeti göz önüne alındığında; mevcut kazanımların korunmasında Kürdistanlı siyasi güçlerin ders çıkarıp çıkarmadığına ilişkin söz konusu ittifak çalışması, turnusol kâğıdı görevi görecektir
Kürtlerin kırmızı çizgileri
2005’de kabul edilen Irak anayasası, Irak’ı bağımsız federal bir devlet olarak tanımladı. Federal Irak talebinin şiddetli savunucusu Kürtler idi. Irak anayasası federal bölgeyi sadece Kürdistan ile sınırlamadı. Yeterli sayıda çoğunluk sağlandığı takdirde, bir veya daha fazla sayıda vilayetten talep gelmesi durumunda, referandumla federal bölgeler oluşturulması anayasada mümkün kılındı. Basra Vilayet Meclisi federal statü elde etmek amacıyla geçtiğimiz nisan ayında Bağdat’a resmi başvuru kararı aldı. Fakat bu konuda herhangi bir gelişme olmadı.
Başından itibaren Şiiler ve Sünniler federal sisteme uzak durdular ve bunu Irak’ın bölünmesi olarak telaffuz ettiler. Bu yüzden Kürdistan bölgesi dışında ikinci bir federe bölge Irak’ta oluşmadı. Ayrıca İran’ın Irak üzerinde siyasi ve askeri nüfuzu ile ekonomik talanı, Sünni ve Şii kesimlerin iktidarı paylaşma yerin tek başlarına iktidar olma anlayışı, mezhep çatışmaları ve son olarak IŞİD işgali, Irak’ta fonksiyonel bir yönetimin inşasını engelledi. Böylesi bir ortamda ekonomik refah ve sosyal devlet hedefleri de tali planda kaldı.
Ayrıca olayları manipüle etmek isteyen bir kısım Şii çevreler, Kürtler ve Sünni Arapların özellikle Kürtlerin, kendilerinden daha fazla siyasi ve ekonomik haklara sahip olduklarını, bunun dengelenmesi görüşünü savunuyorlar. Kürtler, protestocuların reform taleplerini desteklemelerine rağmen; olası anayasa değişikliğinin, Kürdistan’ın federal haklarını kısıtlamaya yönelik bir girişime dönüşmemesi uyarısını da yapıyorlar. Tersi bir durumun, mevcut kaotik ortamı daha da tehlikeli hale getireceği uyarısında bulunuyorlar. Muhtemel anayasa değişikliğinde, Kürdistan’dan koparılan bölgelerde referanduma gidilmesini karar altına alan, ama uygulanmayan 140. Maddenin yeniden deklare edilmesi ve uygulanması, Kürtlerin en önemli talebi olacaktır. Bu yüzden birçok Kürt yetkilinin mesajları bu konuda oldukça net.
Eğer Kürtlerin anayasal statülerini hedef alacak, kazanımlarını ortadan kaldıracak herhangi ciddi bir girişim Bağdat’tan gelirse; zaten pamuk ipliğine bağlı Kürt, Arap ilişkileri de onarılması imkânsız biçimde çökebilir. Kürtlerin bağımsızlık adımları tekrardan hız kazanır. Bu kez Irak’ı Kürtler değil, Araplar parçalayabilir.
@cetin_ceko
(Deng Dergisi, Aralık 2019, sayı 116’da yayınlanan bu makale, Irak ve bölgedeki son gelişmeler dikkate alınarak tekrardan redakte edilmiştir.)
Etiketler