Olası yeni iktidarın Kürt sorununa bakışı, Güney ve Rojava Kürdistanı’na yaklaşımı

Kürt ve Kürdistan sorununun çözümünde “özerklik, federasyon veya bağımsızlık” alternatiflerinden birini savunabiliriz. Sistem partilerinin daha farklı yaklaşım ve önermelerine de tepeden bakan, küçümseyen maximalist anlayışla kayıtsız kalamayız...

14 Mayıs cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimlerinde muhtemel bir iktidar değişikliği söz konusudur. Millet İttifakının iktidara gelmesi ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun cumhurbaşkanlığını kazanması durumunda, Kürt sorununa sadece Kuzey değil; Güney ve Rojava Kürdistanı açısından olası etkileri mevzubahistir.

Millet İttifakının hükümet programı diye açıkladığı ortak mutabakat metninde, Kürt sorunu ve muhtemel çözümüne yönelik hiçbir cümle ve belirleme yer almasa da İttifakın bileşenlerinden CHP, Deva, Gelecek ve Saadet Partisi, Kürt sorununun varlığını kabul ediyorlar. Meselenin çözümünün demokrasinin güçlendirilmesi ve eşit vatandaşlık ile çözüleceğini savunuyorlar.

Fakat “eşit vatandaşlıktan” kimin ne anladığı, içinin nasıl doldurulacağı, bu hakkın sadece Kürtlerin bireysel haklarını mı yoksa kolektif haklarını da kapsayıp kapsamadığı, önümüzdeki sürecin önemli tartışma konularından biri olacaktır.

Deva ve Gelecek partileri, anadilde eğitim ve öğretim hakkının yasal güvenceye alınacağını vaat etmektedirler. CHP ve Saadet partileri, anadilde eğitim ve öğretim hakkında Deva ve Gelecek partileri gibi ileri ve somut bir önermeye sahip değillerdir. CHP içinde farklı görüşler mevcuttur ve CHP’nin bu konuda Deva ve Gelecek partilerinin perspektifine gelmesi, uzak bir ihtimal gözükmemektedir. Birçok parti yetkilisi bu hakkı tartışmaya açık oldukları yönünde görüş beyan etmektedirler.

CHP, Türkiye'nin “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na” koymuş olduğu çekinceleri kaldıracağını belirtiyor. Deva ve Gelecek Partileri ise “Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na” doğrudan bir atıfta bulunmamakla beraber, yerel demokrasiyi güçlendireceklerini, merkez ve yerel arasında denge kuracaklarını belirtiyorlar.

Kürt halkının iradesine ve tercihine karşı uygulamaya konan kayyum yönetimine son verileceği, hemen hemen tüm Millet İttifakı partileri tarafından dile getirilmektedir. Bu yaklaşım Kürt seçmenin gasp edilen tercihinin tekrardan tecellisine ve yerel yönetimlerin seçilmişlere devir edileceği anlamına geliyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına rağmen, mevcut iktidarın yargıya müdahalesi sonucu, siyasi tutsaklar serbest bırakılmadılar. AİHM kararlarının derhal uygulanacağı, yine tüm Millet İttifakı partilerince ifade edilmektedir.

CHP, Deva, Gelecek ve Saadet Partileri, Kürt sorununun çözüm yeri ve muhatabı parlamentodur görüşünü savunuyor. AKP’nin “Kürt açılımı” ve “müzakere” sürecinin başarıya ulaşmamasındaki en önemli nedenin, parlamentodaki AKP ve HDP dışındaki partilerin sürece katılımlarının bilinçlice engellenmesi gerekçe gösteriliyor.

Müzakereyi sürdüren iktidar heyetine dokunulmazlık zırhı verilirken, HDP adına müzakereyi sürdüren heyet üyelerinin cezalara çarptırılmaları, iktidarın soruna yaklaşımdaki niyetini ve samimiyetini deşifre ettiği belirtiliyor. Kürt meselesinin siyasi rant elde edilecek bir mesele olmadığı, toplumsal mutabakat ve tüm siyasi ve sivil aktörlerin katılımı ile çözülecek bir mesele olduğu vurgulanıyor. Ayrıca müzakere sürecinin akamete uğramasının en önemli nedenlerinden biri, AKP’nin tek başına siyasi rant elde etme bencilliği olduğu ifade ediliyor.

Güney ve Rojava Kürdistanı’na yaklaşım
Millet İttifakının Güney Kürdistan’a yaklaşımı ne olabilir sorusuna cevap vermeden önce, AKP’nin Güney Kürdistan siyasetinin oluşumu ve mimarlarının kimler olduğu hakkında kısa bir parantez açmak gerekir.

AKP’nin Güney Kürdistan siyasetini oluşturan Tayyip Erdoğan değil, bugün AKP’den ayrılan Ahmet Davutoğlu, Abdullah Gül ve Ali Babacan ekibidir. Aynı şekilde AKP’nin Kürt açılımının mimarlarından hemen hemen hiçbiri bugün AKP içinde değildir. Bu nedenle Erdoğan, 2015’den bu yana Kürt meselesinde taş üstüne taş koymadığı gibi, konan taşları da devirmiştir.

Deva ve Gelecek partisi kadrolarının Güney Kürdistan’a yaklaşımları, öteden beri yapıcı ve pozitif olmuştur. Bu bakış, Güney Kürdistan açısından olası yeni iktidar ile sürdürülecek münasebette önemli bir avantaj ve köprüdür.

Özellikle Gelecek Partisi'nin, Kürdistan’ın diğer parçalarındaki Kürtlerin, Türkiye’nin siyasi sınırları içinde yaşayan Kürtlerle akraba ve soydaş oldukları, onlarla diyalog kurma ve geliştirme vurgusu önemlidir.

CHP, 2021 yılında Güney Kürdistan’a resmi bir ziyaret gerçekleştirdi. Heyet, KDP Başkanı Mesud Barzani ve Kürdistan Bölge Başkanı Neçirvan Barzani başta olmak üzere, birçok siyasi parti, kurum ve şahsiyet ile bir araya geldi. Ankara ile Erbil arasında başta enerji sektörü olmak üzere, yıllık 20 milyar doların üzerinde ticaret hacmi söz konusudur. Bu rakam her iki taraf açısından önemlidir. Ayrıca başta ABD olmak üzere uluslararası toplum, Ankara’nın Erbil’e yönelik istikrar ve statüyü bozan müdahalesine müsaade etmez. İktidar değişikliğinde en kötü varsayımla Ankara-Erbil ilişkileri bugünkü düzeyini korur.

Öte yandan Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarının önemli bir kısmı, AKP iktidarı döneminde iç siyasete yönelik çıkarımlar ve kitleleri konsolide etmek için yapıldı. Ankara’nın Güney Kürdistan'daki askeri varlığı ve hareketliliği tümüyle olmasa bile, PKK’nin de tavrına bağlı olarak bugünkünden daha da azalabilir.

Millet İttifakının Suriye siyaseti bağlamında Rojava Kürdistanı siyaseti, AKP’ye nazaran agresif bir yol izlemeyeceği gözüküyor. Ahmet Davutoğlu’na rağmen Şam ile yeniden köprüleri kurma anlayışı Millet İttifakında baskın bir yaklaşımdır. Esad rejimi, Ankara ile ilişkileri, Türk ordusunun Suriye’den çekilmesi, askeri işgale son vermesi ve yeni askeri harekatlara kalkışmaması şartına bağlamıştır.

Ayrıca ABD başta olmak üzere uluslararası toplum, Türkiye’nin Suriye’ye yönelik yeni bir askerî harekâtına karşıdır. Millet İttifakında egemen dış siyaset anlayışı, uluslararası toplumla çatışmak yerine, uzlaşma siyaseti gözükmektedir. Ayrıca AB üyeliği hedefi ve Batı demokrasisi değerlerine sıklıkla vurgu yapılmaktadır.

Türkiye’nin Rojava Kürdistanı’na olası askerî harekâtı, yeni iktidarın dile getirdiği Suriye siyaseti ile zayıflamış olacaktır. Bu pozisyon, Rojava Kürdistanı’ndaki kazanımların korunmasına, ABD önderliğindeki uluslararası koalisyon güçlerinin bölgede daha rahat hareket etmesine ve ellerinin güçlenmesine katkı sağlar.

Suriye’de adil ve kalıcı bir siyasal çözüme ulaşılmasıyla, Rojava Kürdistanı'nın da Suriye içinde anayasal bir statü elde etmesi muhtemeldir. Güney Kürdistan örneğinde olduğu üzere, Ankara’nın bu parçayı da tanımak ve ilişki kurmaktan başka seçeneği gözükmemektedir.

Millet ittifakının, Güney ve Rojava Kürdistanı'ndaki kazanımlara yaklaşımı, Kürtlerin kırmızı çizgileri olmalıdır.

İYİ Parti'nin Kürt sorununa yaklaşımı, ittifak içinde ayak bağı olabilir. Deva ve Gelecek partileri kitlesel anlamda İYİ Parti’den güçlü olmasalar da özellikle Kürt sorunu ile demokratik hak ve özgürlükler alanında program ve söylemleriyle CHP ve İYİ Parti kadro ve tabanını etkilemektedirler.

CHP, Deva, Gelecek ve Saadet Partileri, Kürdistan’ın Kürtlerin ülkesi olduğu gerçeğinden uzun atlama yaparak, Kürt sorununu Türkiye demokrasisinin eksikliği ve bireysel vatandaşlık haklarının ihlali ile sınırlı görmektedir. Kuşkusuz bu tek başına meseleye yanıt veren bir yaklaşım değildir. Devletin yüzyıllık ceberut Kürt siyasetini göz önüne alırsak, bugün bu siyasetin çatırdamaya başladığının ayak seslerini duyarız.

Turgut Özal ile başlayan, 2012’de AKP’nin Kürt açılımı ile devam eden ve 2015’de kesilen bu sürece, bugün diğer sistem partileri kendi anlayışlarına göre yeni bir başlangıç yapacaklarını vaat ediyorlar.

Kürt ve Kürdistan sorununun çözümünde “özerklik, federasyon veya bağımsızlık” alternatiflerinden birini savunabiliriz. Sistem partilerinin daha farklı yaklaşım ve önermelerine de tepeden bakan, küçümseyen maximalist anlayışla kayıtsız kalamayız. Ayrıca Kürt sorununun muhtemel çözümüne ilişkin atılan her pozitif adım, yukarıda sıralanan statü hedeflerini dışlamaz. Tersine bu hedeflere katkı sunar.

Kürtçenin eğitim ve öğretim dili olması ile eşit vatandaşlık hakkı vaatleri, siyasal kolektif hakların kapısını aralayan, Kürtlerin statü elde etmelerine giden süreçte yola örülen taşlardır.

Elbette temkinli olmalıyız ve geçmişten dersler çıkarmalıyız. Fakat bugünü ve geleceği dünün kodları ile değil, günümüzün kodlarıyla okursak zamanı ve fırsatları da yakalamış oluruz.

Twitter: @cetin_ceko

#buttons=(Kabul etmek!) #days=(20)

Web sitemizde çerezler kullanılmaktadır.Daha fazla bilgi edin
Accept !
Yukarı Git