Irak Yüksek Federal Mahkemesinin kararını Kürtler tanımadılar. Ama Paris
Uluslararası Ticaret Mahkemesinin kararını ve sonuçlarını tanımak
zorunda bırakıldılar. Kürtler, terk edildiler ve direnecekleri her mevzi
ellerinden alınarak, kendi petrollerinin “hırsızı” yapıldılar. Karar,
Irak'ın ademi merkeziyetçi inşasına vurulan bir darbedir. İran ve
yandaşlarının çıkarınadır. Dünya, bölge ve Irak haklarının yararına bir
getirisi yoktur. Kürtlerin statüko taleplerinin güdükleştirilmesidir.
Benzer tablo, Kürdistan bağımsızlık referandumu ve Kerkük'ün Kürtlerin
elinden alınmasına, uluslararası toplumun seyirci kalmasında
yaşanmıştır.
Bağdat, onayı olmadan Türkiye'nin Kürdistan petrolünün transferine ve satışına destek vererek, Irak’ı mali zarara uğrattığı gerekçesiyle 2014’de Paris Uluslararası Ticaret (Tahkim) Mahkemesi'nde Ankara aleyhine 33 milyar dolarlık tazminat davası açmıştı.
Yaklaşık 9 yıl devam eden dava, 23 Mart’ta sonuçlandı. Mahkeme, Türkiye’yi 1,5 milyar dolar Irak’a tazminat ödemeye mahkum etti. Kararın ardından 25 Marttan itibaren Kürdistan petrolünün Ceyhan’a akışı Ankara tarafından durduruldu.
Bağdat’ın Uluslararası Ticaret Mahkemesinde Ankara aleyhine açtığı söz konusu dava dışında devam eden başka davalar da var. Sonuçlanan bu dava, sadece dosyalardan biri ve 2014-2018 dönemini kapsıyor. 2018 sonrasını kapsayan dosyalar ise sonuçlanmayı bekliyor.
Türkiye, Irak’a hem 1,5 milyar dolar tazminatı ödememek hem de olası aleyhine sonuçlanacak diğer davaları düşürmek istiyor. Ankara, bu nedenle Bağdat ile müzakere ve pazarlıkta elini kuvvetlendirmek amacıyla Kürdistan petrolünün transferine izin vermiyor. Bunu açık ve yüksek sesle de dile getirmeyen Türkiye, Erbil ile Bağdat’ın kendi aralarındaki sorunlara kalıcı çözüm bulduktan sonra petrol akışının başlayabileceğini ifade ediyor.
Ankara, tazminatı ödememek ve devam eden davaları düşürmek isterken, Bağdat Ankara’nın tazminatı ödemesi ve lehine sonuçlanacak diğer davaların da sonuçlarını kabul etmesini istiyor. Ankara ve Bağdat’ın topu taca atmaları, memur maaşları, petrol şirketleri ve tüccarlara ödeme yapmak zorunda olan KBY’i Bağdat’a daha da muhtaç hale getiriyor. Erbil, yaşadığı ekonomik krizden dolayı, bir an önce Kürdistan petrolünün transfer ve satışının başlamasına çabalıyor.
KBY Başkanı Neçirvan Barzani ve Başbakan Mesrur Barzani’nin son Türkiye ziyaretlerinde, ağırlıklı olarak Kürdistan petrolünün tekrardan Ceyhan’a transferi konusu ele alındı. Arap basını, KBY’nin acil çözüm için Ankara’nın Bağdat’a ödeyeceği 1,5 milyar dolarlık tazminatı bir şekilde Erbil’in üstlenebileceğini Ankara’ya teklif ettiğini yazdı. Ankara'nın, devam eden diğer davaların önünü kesmek ve olası yeni tazminatlara maruz kalmamak için bu öneriyi şimdilik kabul etmediği öne sürülüyor.
Türk ve Irak heyetleri sorunu müzakere ile çözmek amacıyla birkaç kez görüştüler. Fakat görüşmelerden bir sonuç çıkmadı. Yakın zamanda Erdoğan’ın Bağdat ziyaretinde tarafların bir uzlaşıya varabileceği dillendiriliyor. Bu ihtimalin tersi de olabileceğinin altını çizmek gerekiyor.
Kürdistan’ın kazanımlarına saldırı, Irak genel seçimleri ardından başladı.
Irak Federal Mahkemesi, 2007’de Kürdistan Parlamentosu’nun kabul ettiği petrol yasasının Irak Anayasasına aykırı olduğu kararını aldı. Federal Mahkemenin kararını Erbil ret etti.
Paris Uluslararası Ticaret Mahkemesi’nin kararı ardından Bağdat ile Erbil arasında yeni bir petrol anlaşmasına varıldı. Varılan anlaşmaya göre Kürdistan Bölgesi Yönetiminin (KBY) daha önce yaptığı petrol ihracatından ve şirketlerle imzalanan sözleşmelerden Irak Devlet Petrol Pazarlama Şirketi (SOMO) sorumlu olacak. KBY, Bağdat'a günde en az 400 bin varil petrol teslim edecek. Kürdistan petrolünün ihracatından elde edilen gelirler, Irak Maliye Bakanlığı tarafından Irak Merkez Bankasında açılan ve KBY’nin de kontrol edeceği banka hesabına yatırılacak.
Söz konusu Bağdat-Erbil “uzlaşısı”, Kürdistan Bölgesi Yönetiminin (KBY), enerji alanında özerkliğini önemli ölçüde kaybetmesi anlamına geliyor. Bu durum, KBY’nin 30 yıllık geçmişinde Bağdat’a karşı statüsünü ve kendi ayakları üzerinde kalmasını tehdit eden ve zorlaştıran ciddi ekonomik ve siyasi gelişmedir.
Günde yaklaşık 400 bin varil ham petrol ihraç etme kapasitesine sahip olan KBY, toplam gelirinin yüzde 80'ini ihraç ettiği petrolden karşılıyordu. Kürdistan petrolü, Irak’ın petrol üretiminin yüzde 10’nu, dünya petrol üretiminin 0,5’nin oluşturuyor. Bu ise günde yaklaşık 30 milyon dolarlık bir gelire tekabül ediyor. 25 Mart itibariyle KBY, ayda 1,5 milyar dolar zarara uğramakta.
Kürdistan petrolünün dünyadaki 0.5 payı, küçük bir rakam gibi gözükebilir. 25 Mart’ta Kürdistan petrolünün dünya piyasalarına transferi durunca, ham petrol fiyatında varil başına yaklaşık 3 dolar bir artış meydana geldi.
ABD Başkanı Joe Biden, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü'nden (OPEC) Rusya'nın Ukrayna işgali ve ortaya çıkan enerji krizi ve artan ham petrol fiyatlarını düşürmek için günde yaklaşık 400 bin varil ham petrol üretimini artırmalarını istemişti. Bunun üzerine OPEC, petrol üretimini günde 400 bin varil arttırdı. Fakat Kürdistan bölgesinin ürettiği günde 400 bin ham petrolün Bağdat ve Ankara tarafından bloke edilmesi, küresel piyasaları direk etkiledi ve OPEC’in günlük 400 bin petrol artışını sıfırladı. Böylece petrol fiyatları yükseldi.
Kürdistan’daki ABD'li petrol şirketlerinin uyarıları ve ABD’nin tavrı.
Bağdat, Erbil ve Ankara üçgeninde krizin bu noktaya geleceğini önceden gören Kürdistan’daki Amerikan petrol şirketleri, Paris Uluslararası Ticaret Mahkemesinin kararından aylar önce Dışişleri Bakanlığı, Kongre ve ABD’nin Bağdat ve Ankara Büyükelçilikleri nezdinde girişimlerde bulundular.
Dallas merkezli HKN Energy, Irak ve Türkiye arasında devam eden davada arabuluculuk yapmaları için geçtiğimiz ocak ayında Bağdat ve Ankara'daki ABD büyükelçileri ile görüştüler. HKN, konuyla ilgili ABD’li yetkililere gönderdiği mektupta, Irak ile Türkiye arasında uzlaşmaya varılamaması durumunda Türkiye'nin, İran ve Rusya'dan daha fazla ham petrol almasına yol açacağı uyarısı yaptı. Kürdistan petrolünün akışının durdurulmasının ise KBY ekonomisinin çökmesine neden olacağı belirtildi.
Konuyla doğrudan ilgili aktörler, Kürdistan’da faaliyet gösteren enerji firmaları, ABD Kongre üyeleri ve Dışişleri Bakanı Antony Blinken'e Ağustos 2022’de ayrıca mektuplar gönderdiler. Mektuplar, ABD'nin çıkarları için KBY ekonomisinin istikrarını korumak, Irak'ın İran müdahalesinden arındırılmasını sağlamak amacıyla Erbil ve Bağdat arasında üst düzeyde müdahalede bulunulması istendi.
ABD, 25 Marttan bu yana Kürdistan petrolünün dünya piyasalarına akışının acilen tekrardan başlaması için taraflara çağrılar yapıyor. Fakat bu çağrıların ne kadar etkili olduğu tartışmalıdır. ABD’nin Kürdistan petrolünün uluslararası piyasalara satışının zaman geçirmeden başlanması talebi, ağırlıklı olarak Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle yükselen petrol fiyatlarını düşürmek içindir.
ABD, Bağdat’ın Paris Uluslararası Ticaret Mahkemesinde Ankara aleyhine 2014’de açtığı davadan bu yana, Bağdat’ın onayı alınmadan KBY’nin petrol ihracatını desteklemediğini, KBY’nin bu eyleminin kendilerini kaygılandırdığını, tarafların uzlaşıya varmaları gerektiğini savuna geldi.
Ağustos 2014’de ABD Teksas Ticaret Mahkemesinin Kürdistan petrolüne “kaçak petrol” soruşturması açarak el koyması, ABD resmi siyasetinin Kürdistan petrolüne yaklaşımını göstermesi açısından önemli bir örnektir.
Söz konusu soruşturma, United Kalavryta adlı petrol yük gemisinin, Ceyhan’dan yüklediği 1 milyon varil Kürdistan ham petrolünü Amerika’da kimliği gizli tutulan alıcısına teslim etmek üzere yola çıkmasıyla başlatıldı. Gemi Teksas’ın Galveston sahilinden 100 km açığında uluslararası karasularında demirledi.
Bağdat, gemideki petrolün “Irak’a ait çalıntı petrol olduğu ve yasadışı yollarla satışının gerçekleştiği” iddiasıyla gemiye ve petrole el konulması için Teksas Ticaret Mahkemesine başvurdu. Bağdat’ın avukatları, Houston-Galveston limanındaki petrol alıcısı firmalara gözdağı vermek amacıyla, söz konusu 100 milyon dolar değerindeki ham petrolü almaları durumunda haklarında dava açacakları tehdidinde bulundular.
Geminin Amerikan karasularına girmemesi ve yükünü boşaltmaması için her türlü engelleme girişimi yapıldı. ABD Sahil Güvenliği gemiye çıkarak geminin taşıdığı ürüne uygun güvenlik şartlarının olup olmadığını en ince ayrıntısına kadar kontrol etti. Hiçbir eksik bulunamadı.
Olayın basına yansıması ve büyümesi ardından dönemin ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Jen Psaki, “Daha önce de vurguladığımız gibi, Irak’ın enerji kaynaklarının Irak halkına ait olduğu, satışın Bağdat hükümeti aracılığıyla gerçekleşmesi gerektiği fikrini muhafaza ettiklerini” belirten ABD resmi görüşünü tekrarladı.
Bu sebeple bahse konu Paris Uluslararası Ticaret Mahkemesinin kararında, Batı’nın özellikle ABD’nin Bağdat yanlısı tavrı etkin olmuştur.
KBY’nin yabancı petrol firmaları ve tüccarlara 6 milyar dolar borcu bulunuyor. Bu borcu Bağdat’ın üstlenip üstlenmeyeceği meçhuldür. Kürdistan’ı daha da köşeye sıkıştırmak isteyen Bağdat, borcu KBY’den alacağı daha fazla tavizlerle ödeme sözü verebilir. Tersi durumda ise devam eden tazminat davalarına yeni davalar eklenebilir.
Gözden kaçırılmaması gereken önemli bir nokta ise, Kürdistan petrolünün dünya piyasalarına satışında yetki Bağdat’a geçince, KBY petrolünün en önemli alıcısı İsrail’e bundan sonra petrol satışı yapılmayacağıdır. Bu durum, dolaylı yoldan İsrail-Güney Kürdistan ilişkisini sınırlandırmaya yöneliktir. Çünkü İsrail, ihtiyacı olan Kürdistan petrolünü fazladan satın alarak, ihtiyaç fazlasını da dış piyasaya satarak, Güney Kürdistan’a ekonomik destek vermekteydi.
Bağdat’taki İran yanlısı çevreler, Kürdistan petrolünün akış yönünü Basra, İran ve şuan işlevsiz olan Suriye’nin Banias’daki petrol dolum tesislerine yönlendirerek Ankara’yı denklemden baypas etmek istiyorlar. Bu zor bir ihtimal olarak gözüküyor. Ankara’nın denklem içinde olması ve mevcut aktörler arasındaki ekonomik ve siyasi rekabetten dolayı oyun kurucuların fazlalığı Kürtlerin lehinedir.
Bağdat’ın yapmaya çalıştığı bu dizaynın şuan ki ayağı sadece petrolle ilgilidir. Bunun yanında Kürdistan bölgesinde alt yapı çalışmaları devam eden gaz enerji kaynaklarının çıkarılması ve satışında Kürtlerin etkin olmaması ve transfer yolunun belirlenmesi için yoğun bölgesel bir mücadele ve çekişme devam etmektedir. İran'ın 2022’den itibaren Kürdistan’a roket saldırılarının merkezinde alt yapı çalışmaları devam eden Kormor gaz havzalarını hedef alması ve KDP yanlısı KAR enerji şirketi CEO’su Baz Kerim’in villasına yapılan saldırının nedeni budur.
Bağdat, Kürtlere kaybettirme siyasetini ne kadar sürdürebilir?
Bağdat’taki İran yanlısı hükümet destekçisi Şii Koordinasyon Çerçevesi içinde Nuri el-Maliki ve Kays el-Hazali grubu, ABD’nin bu sorunda müdahaleci veya kendi lehlerine bile olsa hakem olmaması için Başbakan Muhammed Şiya el-Sudani'ye aşırı baskı yapıyorlar. Irak genel seçimleri ardından Federal Mahkemenin KBY’nin özerklik haklarını törpülemeye yönelik aldığı kararlar, İran yanlısı çevrelerin Bağdat’taki etkilerinin, ABD ve Batılı çevrelerden daha etkili olduğu sonucunu gösteriyor.
Irak genel seçimleri ardından İran yanlısı Şii Koordinasyon Çerçevesinin, Kürtlerin kazanımlarını ellerinden almak için siyasi, ekonomik ve Federal Mahkeme eliyle hukuki alanda başlattığı saldırılar devam edecektir. Başbakan Şiya el-Sudani’nin uzun vadede Irak için bunun sürdürülebilir siyaset olmadığını düşünenlerden biri olduğu yorumu yapılıyor.
Kürtlerin sadece kaybederek Irak içinde kalmalarının mümkün olmadığını düşünen bu çevreler, Erbil’in enerji kaynakları üzerindeki hükümdarlığına son vermeye karşılık, Ninova ve Diyala’nın KBY’nin federal sınırları içine dahil edilmesini önerebilecekleri belirtiliyor. Kerkük'ün bu önerme içinde olmaması dikkat çekicidir. Öte yandan "Kerkük petrolü olmadan Kürdistan ayakta kalamaz" tezinin, doğru olmadığı ise süreç içinde kanıtlanmıştır. Kürdistan’ın her karış toprağı Kerkük gibi zengin enerji kaynaklarına sahiptir. Yeni enerji alanlarının keşfi artmıştır. Bu nedenle Bağdat, Kürdistan’daki tüm enerji kaynaklarının kontrolünü ele geçirmeye çalışmaktadır.
Kürtlerin yumuşak karnı, KDP-KYB ihtilafı.
KBY’nin yetki ve özerkliğini azaltmaya yönelik 2023, 2024 ve 2025 Irak bütçesi kararı, Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve İran yanlısı çevrelerin desteğiyle Irak parlamentosunda kabul edildi. 14. Madde olarak kabul edilen karara göre; KBY’deki vilayetler Erbil ile bütçe anlaşmazlığı yaşadığı durumda, bütçe tahsisi konusunda direkt Bağdat ile temas kurabilecek. Yani Kürdistan vilayetleri arasındaki bütçeden kaynaklı sorunun çözüm yeri Kürdistan parlamentosu değil, Bağdat olacak. Bu karara Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) hariç tüm Kürdistanlı partiler itiraz etmektedirler.
Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB), Bağdat'ı arkasına alarak KDP ile rekabete çalışmaktadır. Kürdistan petrolünün Bağdat’ın kontrolüne geçmesi, KYB’nin güçlenmesine KDP’nin de zayıflamasına yol açmaz. Kürdistan petrolü ne KDP’ye ne de KYB’ye aittir. Kürdistan petrolü, Kürdistanlılara aittir. İdari tasarruf hakkı KBY’nindir.
Süleymaniye’nin KBY’den ayrılması tartışmaları ise uzun süredir yapılmaktadır. Bağdat, şimdilik ikinci bir federal bölgenin Irak içinde oluşmasını istemiyor olabilir. Özellikle ikinci özerk bir Kürt bölgesinin oluşmasına. Irak’ta özerk bölgelerin çoğalması, Bağdat’ı federal hakları geliştirmeye mecbur kılabilir. Oysa Bağdat’ın asıl hedefi, ademi merkeziyetçi federal yapıya son vererek, Irak’ı katı merkezi sistemle yönetmektir. Fakat KDP’ye karşı bu kart, Bağdat ve Süleymaniye tarafından her zaman bir koz olarak elde tutulmaktadır.
Bağdat’ın ablukası ve açılan davalar nedeniyle Kürdistan petrolü, uluslararası piyasada yüzde 10 ile 20 arasında düşük fiyata satılıyordu. Irak’ın Kürdistan petrolünü pazarlamasıyla fiyat, uluslararası piyasa fiyatından satılacak. Öte yandan KBY’nin Kürdistan petrolü üzerinde satış ve pazarlama yetkisinin kalkmasıyla, kaçak petrol satışının artabileceği yorumları yapılmaktadır.
Bağdat, kaçak petrol satışını gerekçe göstererek, Kürdistan’ın sınır kapıları ve gümrüklerini Irak ordusu ve memurlarının kontrol etmesi talebini gündeme getirebilir. Bu ise Erbil ile Bağdat arasında yeni bir krizin doğmasına yol açar.
Irak Federal Yüksek Mahkemesi 15 Şubat’ta Kürdistan petrol yasasının Anayasaya aykırı olduğu kararını aldığında, yabancı enerji şirketleri ile yapılan anlaşmalar, petrol kuyularının kapasite ve topografya haritalarını KBY'den teslim etmesini istemişti.
KBY, kararın siyasi olduğu ve tanımadığını açıkladı. Federal Yüksek Mahkemenin hiçbir talep ve şartını KBY yerine getirmedi. Çünkü karar, Irak genel seçimleri ardından KDP’nin Şii Mukteda es-Sadr bloku ve Sünni Taqadum grubu ile sürdürdüğü koalisyon görüşmelerini akamete uğratma girişimiydi. Mahkemenin kararında eski Başbakan Nuri el-Maliki ile Tahran’ın parmak izleri açıktan gözüküyordu ve plan başarı ile sonuçlandı.
Paris Uluslararası Ticaret Mahkemesi’nin kararı ise Kürtlerin diş ve tırnak ile yüz yılda elde ettikleri kazanımların, tarihsel anti Kürdistan nizamın uluslararası hukuka yansıması olarak okunabilir. Batı, kendi eseri Lozan Antlaşması'na bugün nasıl sessiz kalıyorsa, Paris Ticaret Mahkemesi kararı da sıvaları dökülen Lozan Antlaşması'nın dökülen sıvalarını onarmaya yönelik bir karardır. Devrik diktatör Saddam Hüseyin'in 1973'te Ankara ile imzaladığı petrol boru hattı anlaşmasının geçerli olduğunun onayıdır.
Karar, Irak'ın ademi merkeziyetçi inşasına vurulan bir darbedir. İran ve yandaşlarının çıkarınadır. Dünya, bölge ve Irak haklarının yararına bir getirisi yoktur. Kürtlerin statüko taleplerinin güdükleştirilmesidir. Benzer tablo, Kürdistan bağımsızlık referandumu ve Kerkük'ün Kürtlerin elinden alınmasına, uluslararası toplumun seyirci kalmasında yaşanmıştır.
Irak Yüksek Federal Mahkemesinin kararını Kürtler tanımadılar. Ama Paris Uluslararası Ticaret Mahkemesinin kararını ve sonuçlarını tanımak zorunda bırakıldılar. Kürtler, terk edildiler ve direnecekleri her mevzi ellerinden alınarak, kendi petrollerinin “hırsızı” yapıldılar.
Paris Uluslararası Ticaret Mahkemesinin kararı, Kürtlerin ve Kürdistan'ın sadece siyasi bağımsızlığına değil, ekonomik özerkliğine de Batı'nın bakışının ve yaklaşımının irdelenmesi açısından önemli bir karar ve derstir.
Twitter: @cetin_ceko
Kürdistan petrolünün Bağdat’ın kontrolüne geçmesinden Batı sorumludur!
Cumartesi, Ağustos 05, 2023
Etiketler