Gündemi işgal eden 301. maddenin kaldırılıp kaldırılmamasının, değiştirilip değiştirilmemesinin aslında fazla kıymetiharbiyesi yoktu. Sorun, devletin kurumlarına ve topluma empoze ettiği ırkçı ideolojik yapılanmandan kaynaklanmaktadır. Yani kemalizm... Kemalizm, kendi dışındaki ulusal kimliklerin varlıklarını, hak ve özgürlüklerini yok sayarak ulus-devlet tezi üzerine inşa edilmiştir. Bu açıdan 301. madde; T.C'nin ırkçı ruh halini aşırı düzeyde dışa yansıtan ve göze batan kanuni bir düzenleme olduğu için, Avrupa Birliği'nin talebi ve dayatması sonucu gündeme getirildi.
"Türklüğe hakaret" olarak formüle edilen 301. madde, tersinden okunduğu zaman Türk kimliği dışındaki kimliklere hakareti suç unsuru olarak görmeyip, yapanları da hukuki anlamda koruyan ve teşvik eden bir maddedir. Bu maddeden yargılananlar aydınlardır. Hrant Dink, Elif Şafak, Orhan Pamuk, Perihan Mağden, Arat Dink, İsmet Berkan, Hasan Cemal, Murat Belge, Haluk Şahin, Erol Katırcıoğlu, Ertuğrul Mavioğlu ve benzeri bir çok aydın, Türklüğe hakaret etmemişler, aksine Türklüğü diğer ulusal kimlikler nezninde üstün gösteren, diğer ulusal kimlikleri de aşağılayan veya yoksayan anlayışı eleştirdikleri için yargılanmaktadırlar. Elbette ki, bir ırkı aşağalamak suç unsuru olarak kabul edilmelidir. Ve bunu yapmak da ırkçılıktır.
Ama öte yandan Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt: "ne mutlu Türküm demeyen vatan hainidir" diyerek, diğer ulusal kimliklerin Türk kimliğini benimsememeleri durumunda, "vatan haini" olduklarını ilan ederek, ırkçılık yapmaktadır. Burada asıl yargılanması gereken Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'tır. Deniz Baykal ise, Diyarbakır Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Mehmet Kaya başkanlığındaki sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle yapıtığı görüşmede: "Türkiye Cumhuriyeti'nin tek bir ırkı vardır; o da insan ırkıdır. Kimsenin etnik kimliği devlete karşı tehdit unsuru değildir. Hepimizin amacı, kendi kimliklerimizle, inançlarımızla tam bir eşitlik anlayışı içinde bir ve beraber yaşamaktır" diyerek devletin ırkçı anlayış ve ruh halini gizlemeye çalışmaktadır. Baykal: "Türkiye Cumhuriyeti'nin tek bir ırkı vardır; o da insan ırkıdır." demekle acaba bütün insanlığın "Türk ırkı"ndan ibaret olduğunu mu söylemek istemiştir!? Ne yazık ki, Deniz Baykal'ın kirli bir tarihle devleti aklama ve temiz toplum yaratma çabası boşunadır. Devleti aklama ve temiz toplum yaratmak, ancak resmi tarihi sorgulamak, devleti kemalist ideolojinden arındırıp nötür yapmakla olur.
Tabular üzerine kurulan toplumsal mekanizmada uluslar ve kimikler sorununu tartıştığınız zaman kemalist ve şoven anlayışa sahip bir bireyin verdiği cevap şudur: "ayrımız, gayrımız mı var, hepimiz bu vatanın evladı ve Türküz"dür. İslamcı bir bireyin verdiği cevap ise; "elhamdülillah, hepimiz müslümanız" olur. Başka bir ulusal kimliğe sahip sıradan bir insanın göğüsünü gere gere "ben Kürd'üm", "ben Ermeni'yim", "ben Rum'um", "ben Süryani'yim" veyahut "ben Yahudi'yim" demesi oldukça güçtür. Ezen ulusa empoze edilen ideolojinin yarattığı baskı ortamı, diğer ulusal kimliklere ait bireylerin, milliyetlerini serbestçe açıklamalarını engellemelerine yol açmaktadır. Bunun nedeni resmi ideolojinin mozaik yapıyı inkarıdır. Hürriyet gazetesinin logosunun altında "Türkiye Türklerindir" ibaresi, siyasi sınırlar içinde yaşayan diğer ulusal kimlikleri inkar eden ırkçı bir slogan değil de nedir? Bu slogan aynı zamanda bu coğrafyanın sahiblerinin başka uluslar olduğu gerçeğinin de tersten okunuşu değil midir? "Tek millet", "tek bayrak", "tek devlet", "tek dil", "tek din" uluslar mozağinin inkarı, diğer ulusal kimlikleri egemen-ezen ulus kimliğine karşı tehdid unsuru olarak görmekten başka ne olabilir? Kürt ulusunun varlığını kabul edip, ulusal hak ve özgürlük taleplerini, "bölücülüktür" diye red edip, bastırmak insanlık suçundan başka ne olabilir?
14-16 Kasım 1996 tarihleri arasında Karaca Tiyatrosu'nda "Demokrasi ve Çoğulculuk" konulu toplantıda konuşan Doç.Dr. Aydın Uğur şöyle bir fıkra anlatır: "Varlık Vergisi döneminde, kendisine gelen 4 bin lira vergiyle neye uğradığını şaşıran esnaflardan Salomon, komşusu Artin Efendiye sormuş: 'Sana ne kadar geldi?' 5 bin. Sonra diğer komşusuna, Yani Efendiye sormuş: 'Ya senin ki kaç para?' 3 bin. Sıra Mustafa Efendininkine gelmiş. Onunkinin sadece 300 lira olduğunu duyunca Salomon Efendi şöyle demekten kendini alamamış: 'Vay be , ne mutlu Türk'üm diyene!..."
T.C bir çıkmazın içindedir. Kürt sorununda nesnel ve cesur politikalar üretemeyişi, diğer sorunların çözümünü de güçleştirmektedir. Ok yaydan çıkmıştır. Sorunu red etmek, sorunu kabul edip çözüm üretmemek, önerilen çözümleri görmezlikten gelmek, kısacası çözümsüzlüğü çözüm olarak kabul etmek nereye kadar sürebilir? Sonuçta 301. maddenin değiştirilmesi Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın da dediği gibi, "o kadar kolay değil, kanunu değiştirdiniz veya kaldırdınız, ya bu ülkenin polisini, yargıcını nasıl değiştireceksiniz" diyerek, kemalist ideolojinin nasıl bir devlet aparatı ve bireyler yarattığını göstermesi açısından önemli bir belirleme olduğunu düşünüyorum. 080430
Yayınlanma:: 2008-04-30