Kürtçe dışında yasaklı diller!

Çetin Çeko
1983-1991 yılları arasında tam sekiz yıl boyunca Azerice, Gürcüce, Kazakça, Estonca, Hırtavca, Boşnakça, Letonca ve daha burada ismini telafuz etmediğim bir çok dille Türkiye'nin siyasi sınırları içinde, düşüncelerin açıklanması, yayılması ve yayınlanmasının yasak olduğunu biliyor muydunuz? "Kürtçe'yi biliyorduk da, diğer diller nereden çıktı" diyecekseniz!

12 Eyül cuntacılarının 1983 yılında çıkardıkları 2932 sayılı yasanın 2. maddesi aynen şöyle; "Türk devleti tarafından tanınmış bulunan devletlerin resmi birinci dilleri dışındaki herhangi bir dille düşüncelerin açıklanması, yayılması ve yayınlanması yasaktır." Gayet açık değil mi? Birinci dil dışındaki diller yasak kapsamında!


Bu yasaya göre, dağılan Sovyetler Birliği'ne bağlı bütün cumhuriyetlerin dilleri yasak kapsamınadaydı. Buna Türkmenceyi de ekleyebiliriz. Eski Yugoslavya Federasyonu'na bağlı cumhuriyetler'in de dilleri yasak kapsamındaydı. Pakistan'ın iki resmi dili var. "Urduca" ve "İngilizce". İngilizce, İngiltere'nin resmi birinci dili olduğu için yasak kapsamından kurtuluyor. Aynı kural Malta, Malezya ve İrlanda için de geçerli. Malta'nın, Malezya'nın ve İrlanda'nın da ikinci dilleri ingilizce. İsveç de iki resmi dile sahip, İsveççe ve Fince. Fince'nin yasak kapsamından sıyrılması, Finlandiya'nın birinci resmi dili oluşu. İkiden fazla resmi dilli olan ve başka bir ülkede birinci dil olmayan ülkeler de var. Örneğin Güney Afrika Cumhuriyeti. Güney Afrika Cumhuriyeti malasef bu yasağa takılıyor. Tabi Irak, Arapaça birinci resmi dil, Kürtçe ise ikinci resmi dil. Aynı zamanda konumuzun baş oyuncusu.


Yasanın yürürlükte kaldığı sekiz yıl boyunca ne Azeriler, ne Kazaklar, ne Hırvatlar, ne Boşnaklar ve ne de Güney Afrikalılar yasa hükümlerini çiğnemekten dolayı yargılanmadılar. Yargılananların ezci çoğunluğunu T.C "vatandaşı" olan Kürtler oluşturdu. Bu yasayı formüle etmek için günlerce entellektüel mesai harcayan 12 Eylül cuntası hukuk profesörlerinin kafalarındaki asıl düşünce asmilasyon ve Türkleştirme idi. Saddam'ın bütün vahşeti Güney Kürtleri üzerinde devam ettiği dönemde; Irak anayasasında Kürtlerle iligil yer alan "haklar", gerçek olmayan otonomi bile, Türkiye için kabul edilmez örnekler oluşturuyordu. Bunun bir nebze olsun frenlenmesi birinci resmi dillerin dışındaki dillerin yasaklanmasıyla bulundu.


Bu uygulamalarıyla kendine T.C Milli Güvenlik Devleti dedirtecek olan T.C, yalın bir dille "Kürtçeyi yasaklıyorum" diyemezdi. Bu Kürtlerin varlığını tanıma anlamına gelirdi. Özel olarak bir adresi işaret etmek, niyeti direk olarak deşifre etmek demekti. Ayrıca altından kalkılacak yük de değildi. Ne kalıyordu geriye; ulusal hukuk yoluyla uluslararası hukukun işgali. Dünyada eşine ve emsaline rastlanmayan 2932 sayılı yasa böylece formüle edildi ve uygulamaya konuldu. Mahkemelerde Kürtçe savunma yapan tutuklulara, bu kez de, "anlaşılmayan bir dilde" savunma yaptıkları için davalar açıldı. Kürtçe kasetler, yayınlar toplatıldı, sorumluları ağır cezalara çarptırıldılar. 1920-30 ve 1950-60 yılları arasında "Vatandaş Türkçe Konuş!" kampanyasının türevleri gündeme kondu. Yasanın patent hakkı hala T.C Milli Güvenlik Devleti'ne ait. Bu yasa 25 Ocak 1991 yılına kadar Türkiye'yi "muasır medeniyetler" düzeyine taşımaya devam etti. Yasanın kaldırılmasını basın ve kamuoyu gerçek ismini koyarak kutladılar: "KÜRTÇE YASAĞI KALKTI...!"


Yasa yürürlükten "resmi" olarak kaldırılmasına rağmen, her zaman olduğu gibi tersi uygulamalar devam etti. Aradan bu kez onbir yıl geçtikten sonra, 26 Mart 2002 yılında Avrupa Birliği İkinci Uyum Paketi ile "yasak dillerde yayın yapma" hükmü tekrardan kaldırıldı. Demek ki; 1991'de kaldırıldı denilen 2932 sayılı yasa çok ağır olduğu için, kaldırmak isteyenlerin güçleri ve kuvvetleri yetmediğinden tam olarak kaldırılamamıştı. 2932 sayılı yasayı diğer inkar ve imhayı amaçlayan yasalardan ayıran faktör, kapsamının uluslararası olması ve beynelminel hukuki skandal içermesidir. 2932 sayılı yasa, "Mecburi İskan Yasası" gibi tek başına araştırmacılar tarafından incelenmesi gereken bir yasadır. T.C Milli Güvenlik Devleti'nin sömürgeci, ırkçı, asimilasyoncu politikalarının bir kez daha deşifre edilmesi açısından önemli bir belge niteliğindedir.


İstiklal Mahkemeleri Kanunu, Mecburi İskan Kanunu, Varlık Vergisi Kanunu, 2932 Yasaklı Diller Kanunu, 301. Madde bunların hafızalardan silinmemesi gerekir. Bu kanunları yapanların, uygulayanların tarih önünde hesap verecekleri günler elbette gelecektir. Nasıl Yahudi soykırımından sonra kalan mekanlar, araçlar ve yasalar insanlığın hafızasından silnmemesi için müzeleştirilip korunuyorsa, T.C Milli Güvenlik Devleti'nin uygulamaları da, şimdiki ve gelecek nesillere unutulmaması için aktarılmalıdır. Türk halkı, Almanya örneğinde olduğu gibi kirli tarihlerini eleştirmeli, sorumluları hakkında davacı olmalıdırlar. Aynı coğrafyada yaşayan halkların kardeşliği ancak böyle sağlanabilir. 080509


Yayınlanma:: 2008-05-09

Tags: