Bizde ‘bilinmeyen dil’e Kurdî, kediye de pisîk denir

Çetin Çeko
"Kürt diline yönelik uygulama ırkçı, onur kırıcı uygulamadır. Devletin kendi kurumları arasında Kürt diline yönelik farklı uygulamaların üzerine gitmek ve deşifre etmek gerekir. KCK davası ve İdare Mahkemesi kararları, 1983 yılında 12 Eylül darbecilerin çıkarmış olduğu 2932 sayılı Kürtçe yasağın pratikte başka açıdan uygulanış biçimidir"


KCK davasında mahkeme heyeti tarafından tutanaklara geçirilen “bilinmeyen dil” kararı, devlet kurumlarının Kürtlerin varlıklarını ve onurlarını nasıl hiçe saydıklarına dair son resmi örnektir. Oysa yaklaşık bir buçuk yıl önce başlatılan “Kürt açılımı” bu ve benzeri sorunların yavaş yavaş aşılmasını sağlamaya yönelik girişim olarak değerlendirilmekteydi. Beklenen şu ana kadar olmadı.

Kürtçenin “bilinmeyen dil” olarak devletin resmi tutanaklarına geçirildiği ilk yer KCK davası değil elbette. T.C mahkemeleri bunların sayısız örnekleriyle doludur. 1970 darbesi DDKO yargılamaları, Kürt ulusu ve Kürt dilinin inkârının reddi üzerine inşa edilen tartışma ve savunmaların ilkidir.

Yargı kurumlarının dışında Kürtçenin “bilinmeyen dil” olarak resmi tutanaklara geçtiği başka bir resmi kurum ise, Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. İlk kez 6 Kasım 1991 yılında Leyla Zana’nın milletvekilliği yemin töreninde Kürtçe olarak yapmış olduğu yemin, meclis tutanaklarına, "hatip tarafından bilinmeyen bir dille, birtakım kelimeler ifade edildi" şeklinde geçer. Yaklaşık bundan iki yıl önce, Kurban Bayramı dolayısıyla DTP Siirt milletvekili Osman Özçelik’in Türkçe ve Kürtçe olarak söylediği bayram kutlaması, meclis stenograflar tarafından tutanağa, Zana örneğinde olduğu gibi ‘hatip tarafından bilinmeyen bir dilde birtakım kelimeler ifade edildi’ diye yazılır.

21 Şubat 2009 “Dünya Anadili Günü” nedeniyle Ahmet Türk’ün DTP grup toplantısında yapmış olduğu on dakikalık Kürtçe konuşmaya tahammül edemeyen Meclis TV’si, hatırlanacağı üzere yayınını yarıda kesmişti. Geçtiğimiz günlerde BDP Grup Başkanvekili Bengi Yıldız, KCK davasındaki mahkemenin “bilinmeyen dil” kararına tepki olarak grup toplantısındaki Kürtçe konuşması, meclis başkanı tarafından partiler kanununa muhalefet diye suçlandı.

Kürtçenin kamusal alanda kullanımına yönelik engellemeler beklentilerin aksine son dönemlerde daha da hızlandı. Diyarbakır İl Genel Meclisi’nin Türkçe olarak değiştirilen köy isimlerinin yanına Kürtçelerinin yazılmasına Diyarbakır Valiliği itiraz ederek, İl Genel Meclisi'nin 91 köy için aldığı kararı “Adres kaosu ” gerekçesiyle idare mahkemesine açtığı davayla iptal ettirdi.

Oysa bundan yaklaşık iki yıl önce devletin resmi TV kanalında Kürtçe yayın başlatılarak “bilinmeyen” ve “kabul edilmeyen” dilin, bilinen bir dil olduğu yasasız, kanunsuz bir şekilde kabul edilmişti. Bu konuda TRT’nin kendi web sayfasında TRT 6 kanalı şu ifadelerle tarif edilir:

“TRT-6 TRT uluslararası Kürtçe yayın yapan kanalıyla Türkiye’nin uluslararası ve özellikle bölge ülkeleriyle olan ilişkilerine olumlu katkı sağlıyor. Ülkemizin birlik ve bütünlüğünü amaçlayan, çağdaş normlarda her yaştan seyirciye hitap eden Kürtçe Aile Kanalı TRT-6 Ocak 2009’da yayına başladı.” (bkz. http://trt.net.tr/Kurumsal/TelevizyonTanitim.aspx

TRT, Kürt dili ile yayın yaparken, Diyarbakır’daki Özel Yetkili Mahkeme, Kürtçeyi “bilinmeyen dil” olarak adlandırmakta ısrar etmektedir. Örnek gösterilmesi açısından TRT Kürt dilinin telaffuz edildiği ilk resmi devlet kurumu olma özelliğine sahiptir.

Yaşamasına izin verilemeyen Kürt dilinin “Türkiye’de yaşayan diller” adı altında Mardin Artuklu Üniversitesi’nde ” Kürt Dili ve Kültürü Anabilim Dalı” adı altında yüksek lisans eğitimi verilmeye başlandığını da belirtmemiz gerekir.*

Peki, Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan’ın Kürdistan’a yaptıkları gezilerde Kürtçe hoş geldiniz pankartlarıyla karşılanmasına, Diyanet İşleri'nin Kürtçe verdirdiği mevlütlere ne demeli? Benzer örnekleri çoğaltabiliriz.

Dikkat edilirse AK Parti de dahil, Kürt kelimesi ve vurgusunun geçtiği her cümle özenle sansür ve deforme edilmekte, zorunlu olmadıkça ağza alınmamaktadır. “Kürt açılımı”, Kürt vurgusundan dolayı “Milli Birlik” projesi olmuştur. Mardin Artukulu Üniversitesi’nde açılacağı ilan edilen “Kürt Enstitüsü” daha sonradan “Yaşayan Diller”e çevrilmiştir. “TRT Arapça” kanalına “Arap” sıfatı konurken, Kürtçe kanalın isimi TRT 6 olmuştur.

Kürtçenin kamusal alanda kullanımının Kürtlerin ulusal ve demokratik haklarının yolunu açacağından korkulmaktadır. Kuşkusuz Kürt dilinin kamusal alanda kullanımı, anadil hakkının tanınması ve kolektif hakların elde edilmesinde önemli kozlardan biridir.

Kürt diline yönelik uygulama ırkçı, onur kırıcı uygulamadır. Devletin kendi kurumları arasında Kürt diline yönelik farklı uygulamaların üzerine gitmek ve deşifre etmek gerekir. KCK davası ve İdare Mahkemesi kararları, 1983 yılında 12 Eylül darbecilerin çıkarmış olduğu 2932 sayılı Kürtçe yasağın pratikte başka açıdan uygulanış biçimidir.

Başta KCK sanıkları olmak üzer Kürtler, mahkemenin Kürt diliyle ilgili “bilinmeyen dil” kararı ve vurgusundan dolayı; ırkçılık, ayrımcılık, Kürtlerin varlığını ve dillerini yok sayarak aşağılamak, onurlarını zedelemekten dolayı mahkemelere davalar açmalıdırlar.

*Kürt Dili ve Kültürü Anabilim Dalına Yüksek Lisans Öğrencisi Alım Duyurusu için bkz. http://www.artukluuniversitesi.com/index.php?option=com_content&view=article&id=111:kuert-dili-ve-kueltuerue-anabilim-dalna-yueksek-lisans-oerencisi-alm-duyurusu-&catid=69:genc-clups&Itemid=115

cetin.ceko@gmail.com

101202



Tags: