Bu işkenceleri yöneten ve yapan Ankara Emniyeti’nde komiser, daha sonraları Derinlemesine Araştırma Laboratuvarı (DAL) Grubu Operasyon ve Sorgu Şefi, Sakarya, İzmir, İstanbul Emniyet Müdürlükleri ve Ordu Valiliği’ne getirilen 12 Eylül’ün kıdemli işkencecilerinden Kemal Yazıcıoğlu idi.
Resmi kayıtlarda Yaşar’ın 19 Nisan 1980 günü saat 01.15 sularında Ankara 1. Şube 8 nolu hücrede beton zemin üzerinde tek başına yatar durumda bulunduğu, Numune Hastanesi’nin acil servisine kaldırıldığı ve burada yaşama gözlerini yumduğu belirtilmektedir. Otopsi raporunda ölümün kafaya vurma ve beyin zarı kanaması sonucu vuku bulduğu ve vücudunun çeşitli bölgelerinde 25’i aşkın darp izi olduğu tespit edilmiştir.
Yaşar Gündoğdu’nun işkencede katledilmesi üzerine dönemin Urfa CHP milletvekili Ahmet Melik, olaydan üç gün sonra 22 Nisan 1980’de İçişleri Bakanı’nın yazılı olarak yanıtlamasını istediği bir soru önergesini meclise verdi. Soru önergesi dönemin Devlet Bakanı ve İçişleri Bakanı Vekili Adalet Partili Orhan Eren tarafından yaklaşık iki ay sonra 11.6.1980 günkü TBMM birleşiminde yazılı olarak cevaplandırıldı.
Meclis tutanaklarında Yaşar Gündoğdu olayı hakkında şu bilgiler yer almaktadır.
Meclis Tutanaklarından
Dönem: 5, Cilt: 16, Toplantı: 3
Millet Meclisi Tutanak Dergisi, 94’ncü Birleşim, 11.6.1980 Çarşamba,
Birinci oturum
Başkan: Başkan vekili Memduh Ekşi
Divan Üyeleri: Mustafa Gazalcı (Denizli), Halil Karaatlı (Bursa)
Birinci Oturum, Açılış Saati: 16,24
1. Urfa Milletvekili Ahmet Melik'in, Türkiye Elektrik Kurumunda görevli bir memurun işkence ile öldürüldüğü iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve İçişleri Bakan Vekili Orhan Eren in yazılı cevabı. (7/780)
Millet Meclisi Başkanlığına!
Aşağıdaki sorumun İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasında aracılığınızı saygıyla arz edenim; 22.4.1980
Urfa Milletvekili
Ahmet Melik
Türkiye Elektrik Kurumu Necatibey Şubesinde muhasebede memur olarak çalışmakta iken 18.4.1980 günü saat 11.00'de Ankara Emniyet Müdürlüğü 1. Şube Ekibince dairesinden alınan, ve 20.4.1980 günü öldüğü yine, 20.4.1980 gün ve Hz. 1980/2131 sayılı otopsi raporu ile sabit olan, 1955 doğumlu Yaşar Gündoğdu'nun işkence sonucu öldüğü otopsi raporunda açıkça belirtilmiştir.
Otopsi raporunda, belirtildiği gibi 19.4.1980 günü Ankara Emniyet Müdürlüğü’nden Ankara C. Savcılığına telefon edilerek gözaltında bulunan Yaşar Gündoğdu’nun 1’nci Şube 8 Nolu hücrede beton zemin üzeninde tek başına yatar durumda bulunduğu ve Numune Hastanesinin acil servisine kaldırıldığı ve burada öldüğü belirtilmiştir.
Yine otopsi raporunda ölünün üzerinde çeşitli yerlerinde 25’i aşkın darp İzi bulunduğu, bu yaraların küt bir cisimle meydana gelebileceği açıkça ifade edilmiştir. Ölümün kafaya vurma ile meydana gelen ve beyin zarı kanaması sonucu vuku bulduğu açıklanmaktadır.
1. Sizce işkence insanlık dışı bir davranış mıdır?
2. Adam öldürenler profesörleri, savcı, yargıç ve yazarları katledeniler ve ardı ardına kaçıranlara en iyi biçimde davranılırken ve bunlar hakkında şiddet kullanılmazken sonuçları sadece bir iddia olarak görülen bu kişilerin işkence ile öldürülmesi demokrasi açısından tehlike değil midir?
3. Emniyet Müdürlüğüne sağlam ve sağlıklı götürüldüğü halde burada ölüsü çıkan Yaşar Gündoğdu'ya işkence yapan emniyet mensuplarını tespit ettiniz mi? Tespit ettiniz ise kimlerdir ve haklarında ne gibi işlemler yaptınız?
4. Bundan önce aynı biçimdeki işkence uygulamaları karşısında pasif ve unutturma yönündeki tavrınız bu olayda da devam edecek midir?
İçişleri Bakanlığının cevabı
10.6.1980
TC İçişleri Bakanlığı
Emniyet Genel Müdürlüğü
Daire: Güvenlik
Şube: Top. 01. B. 6
Sayı: 126435
Konu: Urfa Milletvekili Ahmet Melik’in önergesi.
Millet Meclisi Başkanlığına
İlgi: Millet Meclisi Genel Sekreterlik Kanunlar Müdürlüğü 2.5.1980 gün ve 7/780-4769/29023 sayılı yazıları.
Urfa Milletvekili Sayın Ahmet Melik'in, Türkiye Elektrik Kurumunda görevli Yaşar Gündoğdu’nun, Ankara Emniyet Müdürlüğünde işkenceye maruz kalması neticesinde öldüğü iddiasıyla ilgili yazılı soru önergesinde yer alan hususlar hakkındaki bilgiler aşağıdaki maddelerde belirtilmiştir.
«Komal Rızgari» adlı yasa dışı gizli bir örgütle ilişkileri tespit edilen şahıslardan Yaşar Gündoğdu Ankara Sıkıyönetim Komutanlığının yazılı emri üzerine 18.4.1980 günü saat 10.00 sıralarında Türkiye Elektrik Kurumu cümle kapısı önünde görevlilerce yakalanmış ve Ankara Emniyet Müdürlüğüne getirilerek nezarete alınmıştır.
Sanığın üzerinde yapılan aramada, orak–çekiç ve yıldızdan teşekkül eden bir amblem ile «I. Kuruluş Kongresinin Türkiye Halkına Bildirisi Türkiye Devrimci Komünist Partisi Kuruldu» başlığını taşıyan beş sayfalık bir broşür bulunmuştur. Söz konusu broşürde TDKP kuruluşuna ait tarihi bilgi verildikten ve TDKP'nin, Ulusal Demokratik Halk Devrimi İle bugünkü sistemin yıkılması yerine sınıfsız, ordusuz, herkesin toplumsal üretime yetenekleri ölçüsünde katıldığı ve toplumsal üretimden İhtiyacı kadar pay aldığı bir devlet sisteminin kurulması için mücadele verdiği belirtildikten sonra Kürt ulusunun devlet kurma hakkı dahil olmak üzere kendi kaderini özgürce tayin etmesinin savunulduğu da ifade edilmektedir.
Sanığın, üzerinde bu mahiyette bir broşürün bulunması dahi yıkıcı, bölücü örgütlerle ilişkisi olduğuna dair yapılan tespitleri doğrulamaktadır.
Bu durumdan dolayı nezarete alınan sanık 19.4.1980 günü saat 01.15 sıralarında nezarethanede kafasından yaralı olarak bulunmuş ve durumu belirleyen bir zabıt varakası tanzim edilerek derhal Numune Hastanesine kaldırılmıştır. Aynı gün saat 08.30 sıralarında tedavi edilmekte olduğu hastanede ölmüştür.
Sanığın ölümü ile ilgili soruşturma Ankara Sıkıyönetim Askeri Savcılığınca yapılmaktadır.
1. İnsan haklarına dayalı milli demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’nin halen işbaşında bulunan hükümetinin İçişleri Bakanı sıfatıyla, işkenceyi insanlık dışı bir davranış olarak karşılamam tabidir.
2. Hadiselerle ilgili olarak yakalanan sanıklara kanun hükümleri dairesinde muamele yapılması üzerinde hassasiyetle durduğumuz ve takip ettiğimiz bir husustur. Sanıklara siyasi düşüncelerine göre farklı muamele yapılmasını demokrasi anlayışı ile bağdaştırmak mümkün değildir.
3. Olaya Yenimahalle Cumhuriyet Savcılığınca el konulmuş ve ilgisi itibariyle tahkikat evrakı Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Adli Müşavirliğine intikal ettirilmiştir. Tahkikat henüz neticelenmemiştir.
Soruşturma neticesinde, Yaşar Gündoğdu'nun ölümünde sorumlulukları tespit edilenler hakkında gerekli muamelenin yapılacağı şüphesizdir.
4. Bakanlığımız, olay sanıklarının normal sorgulama usulleri dışına çıkılarak salahiyet hudutlarının aşılması suretiyle kötü muameleye maruz bırakılmasını tecviz etmemektedir. Kanunsuz davranışların cezasız bırakılması veya unutturulması gibi bir tutum benimsenmemiştir.
Türk zabıtasının olay ve sanıklar karşısında tarafsız ve adil olma vasfının korunması hususunda gerekli hassasiyet gösterilmektedir.
Bilgilerinize arz ederim.
Orhan Eren
Devlet Bakanı ve İçişleri Bakanı V.
İşkenceci polisler beraat etti.
Yaşar’ın katledilmesiyle ilgili arkadaşları da suç duyurusunda bulundular. Ancak bu arada 12 Eylül cuntası olmuş işkence davasının açılması ve işkencecilerin yargılanması uzun bir zaman almıştı. Yaşar’la birlikte gözaltına alınan Nuran Çamlı, “Ser Verip Sır Vermeyen Bir Yiğit: Yaşar Gündoğdu” yazısında gazeteci Erbil Tuşalp’ın ‘Bin Belge’ kitabında açılan dava hakkında geniş yer verdiği şu bilgileri paylaşmaktadır:
“Yaşar’ın işkence ile katledilmesi olayı nedeniyle polis memuru Mustafa Yıldırım ve 10 arkadaşı hakkında ‘İşkence sonucu adam öldürmek’ savıyla Ankara 2 numaralı Sıkıyönetim Mahkemesinde dava açıldı. İşkenceci polisler arasında, sonradan İstanbul Emniyet Müdürlüğüne kadar yükselen ve Emniyet Genel müdürlüğü için adı geçen Kemal Yazıcıoğlu da bulunuyordu. Diğer sanıklar ise Enver Cantürk, Yusuf Cinel, Turan Yılmaz, Recep Yumuşak, Rıdvan Güler, Mücahit Özdemir, Mehmet Koç, Münir Yazdıç isimli polis memurlarıydı.
Dava açıldıktan sonra tanıklardan Nuran Çamlı, Nuriye Palalı, Ergül Kıyak, Sadullah Bahadır, Süleyman Petekkaya, Mustafa Karaman’dan sadece Ergül Kıyak’ın ifadesine başvurulmuş; bu tanık ise çıkarıldığı mahkemede işkenceci polisleri ‘teşhis edememiş’ti. Uzun süre sürüncemede bırakılan Yargıtay’la yerel mahkemeler arasında gidip gelen dava 1985’de işkenceci polislerin beraatlarıyla sonuçlandı!” (link)
Çoğunluğu Kürdistan’da olmak üzere Türkiye’de 17 bin civarında faili (belli) “meçhul” cinayetin azmettiricisinin devlet olduğu biliniyor. İnsan hakları örgütleri ve aileler azmettiricinin kim olduğunu değil, hunharca katledilen bu insanların mezarlarının nerede olduklarını ve bu cinayetlerin sorumlusu olarak devletin hesap vermesini istiyorlar.
Yaşar Gündoğdu Millet Meclisi’ne birkaç kilometre uzaklıkta devletin emniyet sorgu merkezinde katledildi. Bu cinayet, devletin polis karakollarında, sorgu merkezlerinde ve cezaevlerinde binlerce on binlerce cürmünden sadece biridir. Yaşar’ın nasıl katledildiği, failleri ve mezarının nerede olduğu da biliniyor.
Bu açıdan söz konusu meclis tutanağındaki İçişleri Bakanı Vekilinin cevabı ve davanın sonucu, devletin yürütmesi, yargısı ve yasamasıyla işledikleri suçu nasıl gizlemeye, örtbas etmeye ve aklamaya çalıştıklarına ilişkin önemli bir belge niteliğindedir. İnsan hakları ve özgürlükleri bağlamında bu suçların hesabı verilmeden toplumsal bir barışın sağlanması ne vicdani ne ahlaki ne de hukuki açıdan mümkündür.
@cetin_ceko