Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, geçtiğimiz ay Korsika Bölgesel Meclisi’nde yaptığı konuşmada, altı ay içinde Korsika’nın özerkliğini inşa edecek bir anayasa metni teklif edeceklerini açıkladı. Macron, bu özerkliğin “Devlete karşı özerklik ya da devletsiz özerklik değil, Korsika için ve cumhuriyet içinde özerklik olacak” dedi.
Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin de geçtiğimiz Eylül ayında Korsika’yı ziyaret ederek, “tam özerklik” için müzakerelerin başlayacağını ifade etmişti. İçişleri Bakanı Darmanin’in ziyareti, geçtiğimiz yıl Korsika'da gerçekleşen geniş çaplı protestolar ardından geldi.
Protestoların nedeni, 1998 yılında Ada’ya Paris tarafından atanan Vali Claude Erignac’ın öldürülmesiyle ilgili olarak 2011 yılında müebbet hapis cezasına çarptırılan bağımsızlık yanlısı Korsika Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLNC) üyesi Yvan Colonna’nın Mart 2022’de İslamcı radikal bir mahkum tarafından cezaevinde öldürülmesiydi.
Korsika, Fransa ana karası ile İtalya’nın Sardunya adası arasında yer almaktadır. Sicilya, Sardunya ve Kıbrıs’tan sonra Akdeniz’in dördüncü büyük adası olan Korsika’nın nüfusu yaklaşık 330 bin kişi ve yüzölçümü 8680 kilometrekaredir.
Korsika sorunu, özerklik ve bağımsızlık taleplerini içeren bir ulusal meseledir. Tarihsel olarak Fransa'da üniter merkeziyetçi yönetim anlayışının sonucu olarak 1960'dan itibaren Ada'da özerklik ve bağımsızlık mücadelesi sürmektedir. Geçen yıl yapılan ankette Korsika halkının tam özerkliğe yüzde 53, bağımsızlığa ise yüzde 35 destek verdiği ortaya çıkmıştır. Öte yandan Korsika Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLNC) önderliğindeki bağımsızlık yanlısı silahlı mücadele neredeyse sona ermiştir.
Fransa anayasası "Fransa'nın bölünmez, laik, demokratik ve sosyal bir cumhuriyet olduğunu" belirtir. Jakobenizm 20. yüzyılın ortalarına kadar Fransız devlet sistemine egemen olmuştur. Jakobenizm'in belirleyici özelliklerinden biri de merkeziyetçi olması ve diğer ulusal kimliklerin varlığını ret etmesidir. Oysa Fransa, Avrupa'nın ulusal ve etno kültürel kimlikler açısından en zengin ülkelerinden biridir. Fransız Devrimi'nden miras kalan bu katı merkezi cumhuriyetçi sistem, ulusal kimlikler ve Avrupa entegrasyonu açısından 1980’lerden itibaren sorgulanmaya başlanmıştır.
Dönemin sosyalist Cumhurbaşkanı François Mitterrand, “Fransa’nın kurulabilmesi için geçmişte güçlü ve merkeziyetçi bir iktidara gereksinme duyulduğunu, ancak günümüzde dağılmaması için siyasal iktidarın ağırlıklı olarak yerel yönetimlere bırakılması gerektiğini” ifade etmiştir.
Mitterand, komünistlerin de desteğini alarak, 1982'de ademi merkeziyetçi politikalar benimsemiş ve Paris'in yetki ve sorumluluklarını önemli ölçüde bölgesel ve yerel yönetimlere devretmiştir. Fransa'da yetki alanlarına giren konularda düzenleme yapma yetkisine sahip olan ve kendi vergilerini alma hakkına sahip beş denizaşırı, olmak üzere 13 ana karada bulunan toplam 18 bölge oluşturulmuştur.
Bu yaklaşım sonucunda Fransa anayasasında yapılan aşamalı değişikliklerle 1982, 1991 ve 2002’de Korsika’ya kısmi özerklik sağlayan "özel bölge" statüsü verilmiştir. Ancak Paris’in denizaşırı bölgelere verdiği yetkiler Korsika’ya tanınmamıştır. Örneğin Korsika’da yasama yetkisi Paris’e aittir ve vali yine Paris tarafından atanır. Adanın kendine ait polis gücü yoktur; polis gücü, merkezi hükümetin içişleri bakanlığına bağlıdır.
Korsika, Yürütme Konseyi, Danışma Konseyi ve Meclis olmak üzere üç ana organ tarafından yönetilir.
Fransa, son iki yüzyıl boyunca Fransızca dışındaki dillere karşı ayrımcı önlemler uygulamıştır. Ancak, son yirmi yılda diğer ulusal dillerin tanınması yönünde önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Anayasada resmi dil "Fransızcadır" vurgusuna rağmen, "Fransa Dilleri" kavramı kullanılır.
Korsika dili, UNESCO tarafından koruma altına alınan dillerden biridir. 2000 yılında "tam özerklik" bağlamında tartışmalar, Korsika dili için daha fazla koruma içeriyordu. Ancak bu koruma, Paris tarafından hiçbir zaman resmi hale getirilmedi. İlk ve ortaokulda Korsika dili seçmeli dil olarak okutulurken, tüm eğitim ve öğretim sürecinde Korsika dilinde zorunlu eğitim talebi, anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle reddedildi. Korsika dilinin anayasada resmi dil olarak kabul edilmesi, genişletilmiş özerklik ve bağımsızlık isteyen çevrelerin ortak talebidir
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Korsika’ya "tam özerklik" sözü vermesinin ardından, Bastia Mahkemesi kamu dairelerinde konuşulabilecek tek dilin Fransızca olduğu kararını aldı. Mahkeme ayrıca, "Korsika halkının varlığını" etkili şekilde tesis eden yerel kuralların da anayasaya aykırı olduğunu ifade etti. Bu karar, Macron'un "tam özerklik" söylemine gölge düşürdü.
Macro'nun “tam özerklik” önerisine son 40 yıldır, Paris'in ürkek ve yetersiz yeni statüler yaratarak zaman kazandığını düşünen Korsikalı sayısı az değil. Macron, bu konuda kararlı olsa bile parlamentoda anayasal değişikliği yapacak ve olası referandumda bunu kabul ettirebilecek mi sorusunu zaman gösterecektir.
Türkiye’nin Fransız üniter devlet modeli
Türkiye’nin üniter devlet modeli, üçüncü Fransız cumhuriyet dönemine aittir. Bu dönem, 1870-1940 yıllarını içerir. Yani katı merkeziyetçi ve tekçi bir üniter devlet modelidir. İdari yapılanma, laiklik, ulusal ve dini kimliklere yaklaşım dönemin Fransası’ndan örnek alınmıştır. Fransa, üniter devlet sisteminde yeni anayasalar yaparak üniter devleti ademi merkeziyetçi, yetkileri bölgelere devreden dördüncü ve beşinci cumhuriyetle dönüşüme uğramıştır.
Türk devleti bu açıdan Fransa ile karşılaştırıldığında gerekli dönüşümü yapmayarak, tekçi anlayışa sahip ulus devlet olarak kalmıştır. Fransa anayasası siyasi sınırları içinde farklı ulusal, dinsel ve mezhepsel kimlikleri inkar etmemektedir. Kuşkusuz Korsika örneğinde olduğu gibi, onların ulusal demokratik haklarının tümüyle teslim edilmesi için de bir mücadele ve süreç devam etmektedir.
Türkiye’de, Türk ulusu dışında diğer ulusal, dinsel ve mezhepsel kimliklerin, demokratik ve teritoryal haklarını kabul etmesi bağlamında “ikinci cumhuriyet” kavramı bazı liberal çevreler tarafından savunulmaktadır. Ayrıca 27 Mayıs 1960 darbesi de bu kavram ile ifade edilmeye çalışılmıştır. 27 Mayıs darbesinde birinci cumhuriyeti dönüştürecek radikal bir değişim söz konusu olmamıştır. Tersine eylemin kendisi, mevcut ulus devlet cumhuriyetini korumak için yapılmış bir darbedir.
Çok uluslu üniter devletlerde, ulusal kimliklerin tanınması ve demokratik haklarının teslim edilmesi, devleti bölen değil, tersine devletin devamlılığı, uzlaşı, kalıcı istikrar ve barış için gerekli bir adımdır.
“Yerli ve milli” merkeziyetçi ve tekçi Türk devlet refleksi ve mantığı 1940’ların Fransa üniter devlet modeline takılıp kaldı. Bu açıdan Korsika sorununun “tam özerklik” veya “bağımsızlık” temelinde olası çözümü, Türkiye’de Kürt ve Kürdistan sorununun üniter devlet içinde veya dışında, çözümü açısından yakından takip edilmesi gereken önemli bir örnektir.
X: @cetin_ceko
Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin de geçtiğimiz Eylül ayında Korsika’yı ziyaret ederek, “tam özerklik” için müzakerelerin başlayacağını ifade etmişti. İçişleri Bakanı Darmanin’in ziyareti, geçtiğimiz yıl Korsika'da gerçekleşen geniş çaplı protestolar ardından geldi.
Protestoların nedeni, 1998 yılında Ada’ya Paris tarafından atanan Vali Claude Erignac’ın öldürülmesiyle ilgili olarak 2011 yılında müebbet hapis cezasına çarptırılan bağımsızlık yanlısı Korsika Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLNC) üyesi Yvan Colonna’nın Mart 2022’de İslamcı radikal bir mahkum tarafından cezaevinde öldürülmesiydi.
Korsika, Fransa ana karası ile İtalya’nın Sardunya adası arasında yer almaktadır. Sicilya, Sardunya ve Kıbrıs’tan sonra Akdeniz’in dördüncü büyük adası olan Korsika’nın nüfusu yaklaşık 330 bin kişi ve yüzölçümü 8680 kilometrekaredir.
Korsika sorunu, özerklik ve bağımsızlık taleplerini içeren bir ulusal meseledir. Tarihsel olarak Fransa'da üniter merkeziyetçi yönetim anlayışının sonucu olarak 1960'dan itibaren Ada'da özerklik ve bağımsızlık mücadelesi sürmektedir. Geçen yıl yapılan ankette Korsika halkının tam özerkliğe yüzde 53, bağımsızlığa ise yüzde 35 destek verdiği ortaya çıkmıştır. Öte yandan Korsika Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLNC) önderliğindeki bağımsızlık yanlısı silahlı mücadele neredeyse sona ermiştir.
Fransa anayasası "Fransa'nın bölünmez, laik, demokratik ve sosyal bir cumhuriyet olduğunu" belirtir. Jakobenizm 20. yüzyılın ortalarına kadar Fransız devlet sistemine egemen olmuştur. Jakobenizm'in belirleyici özelliklerinden biri de merkeziyetçi olması ve diğer ulusal kimliklerin varlığını ret etmesidir. Oysa Fransa, Avrupa'nın ulusal ve etno kültürel kimlikler açısından en zengin ülkelerinden biridir. Fransız Devrimi'nden miras kalan bu katı merkezi cumhuriyetçi sistem, ulusal kimlikler ve Avrupa entegrasyonu açısından 1980’lerden itibaren sorgulanmaya başlanmıştır.
Dönemin sosyalist Cumhurbaşkanı François Mitterrand, “Fransa’nın kurulabilmesi için geçmişte güçlü ve merkeziyetçi bir iktidara gereksinme duyulduğunu, ancak günümüzde dağılmaması için siyasal iktidarın ağırlıklı olarak yerel yönetimlere bırakılması gerektiğini” ifade etmiştir.
Mitterand, komünistlerin de desteğini alarak, 1982'de ademi merkeziyetçi politikalar benimsemiş ve Paris'in yetki ve sorumluluklarını önemli ölçüde bölgesel ve yerel yönetimlere devretmiştir. Fransa'da yetki alanlarına giren konularda düzenleme yapma yetkisine sahip olan ve kendi vergilerini alma hakkına sahip beş denizaşırı, olmak üzere 13 ana karada bulunan toplam 18 bölge oluşturulmuştur.
Bu yaklaşım sonucunda Fransa anayasasında yapılan aşamalı değişikliklerle 1982, 1991 ve 2002’de Korsika’ya kısmi özerklik sağlayan "özel bölge" statüsü verilmiştir. Ancak Paris’in denizaşırı bölgelere verdiği yetkiler Korsika’ya tanınmamıştır. Örneğin Korsika’da yasama yetkisi Paris’e aittir ve vali yine Paris tarafından atanır. Adanın kendine ait polis gücü yoktur; polis gücü, merkezi hükümetin içişleri bakanlığına bağlıdır.
Korsika, Yürütme Konseyi, Danışma Konseyi ve Meclis olmak üzere üç ana organ tarafından yönetilir.
Fransa, son iki yüzyıl boyunca Fransızca dışındaki dillere karşı ayrımcı önlemler uygulamıştır. Ancak, son yirmi yılda diğer ulusal dillerin tanınması yönünde önemli ilerlemeler kaydetmiştir. Anayasada resmi dil "Fransızcadır" vurgusuna rağmen, "Fransa Dilleri" kavramı kullanılır.
Korsika dili, UNESCO tarafından koruma altına alınan dillerden biridir. 2000 yılında "tam özerklik" bağlamında tartışmalar, Korsika dili için daha fazla koruma içeriyordu. Ancak bu koruma, Paris tarafından hiçbir zaman resmi hale getirilmedi. İlk ve ortaokulda Korsika dili seçmeli dil olarak okutulurken, tüm eğitim ve öğretim sürecinde Korsika dilinde zorunlu eğitim talebi, anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle reddedildi. Korsika dilinin anayasada resmi dil olarak kabul edilmesi, genişletilmiş özerklik ve bağımsızlık isteyen çevrelerin ortak talebidir
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Korsika’ya "tam özerklik" sözü vermesinin ardından, Bastia Mahkemesi kamu dairelerinde konuşulabilecek tek dilin Fransızca olduğu kararını aldı. Mahkeme ayrıca, "Korsika halkının varlığını" etkili şekilde tesis eden yerel kuralların da anayasaya aykırı olduğunu ifade etti. Bu karar, Macron'un "tam özerklik" söylemine gölge düşürdü.
Macro'nun “tam özerklik” önerisine son 40 yıldır, Paris'in ürkek ve yetersiz yeni statüler yaratarak zaman kazandığını düşünen Korsikalı sayısı az değil. Macron, bu konuda kararlı olsa bile parlamentoda anayasal değişikliği yapacak ve olası referandumda bunu kabul ettirebilecek mi sorusunu zaman gösterecektir.
Türkiye’nin Fransız üniter devlet modeli
Türkiye’nin üniter devlet modeli, üçüncü Fransız cumhuriyet dönemine aittir. Bu dönem, 1870-1940 yıllarını içerir. Yani katı merkeziyetçi ve tekçi bir üniter devlet modelidir. İdari yapılanma, laiklik, ulusal ve dini kimliklere yaklaşım dönemin Fransası’ndan örnek alınmıştır. Fransa, üniter devlet sisteminde yeni anayasalar yaparak üniter devleti ademi merkeziyetçi, yetkileri bölgelere devreden dördüncü ve beşinci cumhuriyetle dönüşüme uğramıştır.
Türk devleti bu açıdan Fransa ile karşılaştırıldığında gerekli dönüşümü yapmayarak, tekçi anlayışa sahip ulus devlet olarak kalmıştır. Fransa anayasası siyasi sınırları içinde farklı ulusal, dinsel ve mezhepsel kimlikleri inkar etmemektedir. Kuşkusuz Korsika örneğinde olduğu gibi, onların ulusal demokratik haklarının tümüyle teslim edilmesi için de bir mücadele ve süreç devam etmektedir.
Türkiye’de, Türk ulusu dışında diğer ulusal, dinsel ve mezhepsel kimliklerin, demokratik ve teritoryal haklarını kabul etmesi bağlamında “ikinci cumhuriyet” kavramı bazı liberal çevreler tarafından savunulmaktadır. Ayrıca 27 Mayıs 1960 darbesi de bu kavram ile ifade edilmeye çalışılmıştır. 27 Mayıs darbesinde birinci cumhuriyeti dönüştürecek radikal bir değişim söz konusu olmamıştır. Tersine eylemin kendisi, mevcut ulus devlet cumhuriyetini korumak için yapılmış bir darbedir.
Çok uluslu üniter devletlerde, ulusal kimliklerin tanınması ve demokratik haklarının teslim edilmesi, devleti bölen değil, tersine devletin devamlılığı, uzlaşı, kalıcı istikrar ve barış için gerekli bir adımdır.
“Yerli ve milli” merkeziyetçi ve tekçi Türk devlet refleksi ve mantığı 1940’ların Fransa üniter devlet modeline takılıp kaldı. Bu açıdan Korsika sorununun “tam özerklik” veya “bağımsızlık” temelinde olası çözümü, Türkiye’de Kürt ve Kürdistan sorununun üniter devlet içinde veya dışında, çözümü açısından yakından takip edilmesi gereken önemli bir örnektir.
X: @cetin_ceko