Saldırı ve işgal nereye kadar?

Çetin Çeko
0
Türk devletinin Güney Kürdistan’a beklenen saldırısı ABD’nin verdiği icazet sonucu gerçekleşti. Bu saldırı ve işgal eylemi hangi gerekçeyle olursa olsun kabul edilemez bir eylemdir. Saldırı ve işgal eyleminin hedefinde duran Güney Kurdistan’daki Kürt Federal oluşumu, bu olşum sonrası ortaya çıkan kazanımların diğer parçalar için örnek teşkil etmesi, Kerkük referandumu ve Kuzey Kürtlerine talep sahibi olmayın mesajıdır. Saldırı ve işgal, Kürt sorununun çözümünün şu veya bu şeklide olabileceğini görmek istemeyen beyinlerin eylemidir. . Ama nereye kadar?
Saldırı ve işgal eyleminin başladığı ikinci günden itibaren, Türk basınına uygulanan sansür bariz bir şekilde kendini göstermektedir. “Şehit” cenazeleriyle şoven ve milliyetçi hezyanları kabartmak isteyenler, nasıl bir batağın içine girdiklerini saklamak için, psikolojik savaş adı altında verilen kayıp rakamlarını azaltıp, düşürülen helikopterleri ”arıza” sonucu düştüğünü söyleyerek, kamuoyunun özgür haber almasını engellemeye çalışmaktadırlar. Saldırı ve işgalin başladığı ilk günden itibaren sınıra omuzu kabarık apoletli emekli generallerle giden ve savaş çığırtkanlığı yapan Türk basının sesi, işgalin ikinci gününden itibaren birden bıçak gibi kesiliverdi. Türk basını, Genel Kurmayın kendi internet sitesinden verdiği haberler dışında haber yayınlayamamaktadır. Türk basını her zaman olduğu gibi resmi söylemin dışına çıkamayıp, 1982'de Arjantin'in Falkland ve Güney Georgia Adalarını işgal eden İngilteri’yi eleştiren, bağımsız kaynaklara dayanarak haber vermeye çalışan BBC yayın kuruluşunun dünya basını için örnek teşkil edecek tavrının -istisnalar hariç- yüzde birini bile gösterememiştir. Zaten tersini beklemek de süpriz olurdu!

1 mart tezkersinin meclisten geçmemesinin cezasını çektiklerini sanan CHP ve MHP’nin açık bir dille ifade ettikleri bölgede kalıcı olma, tampon bölge oluşturma söylemleri ile generallerin kafalarında duran resim aynıdır. Güney Kürdistan’ın işgali. Kürt kazanımlarının dumura uğratılması, kendi “egemenliği” altındaki parçaya örnek teşkil etmemesi. AKP, bu resmi söylemin dışına çıkma cesaretini gösteremeyerek Türkiye’nin demokratikleşmesi yolunda, hak ve özgürlüklerin genişletilmesi ve Kürt sorununun çözümünde sınıfta kalmıştır. Tam bu döneme denk düşen liberal aydınların AKP’ten desteklerini çekme tartışmaları ise tesadüfü değildir.


Kürt sorununun çözümünün baskı, şiddet, askeri operasyonlar olmadığını yanlız Kürtler değil, bu operasyon için icazet veren başta ABD olmak uzere bütün dünya; Türk devletine, Kürt sorunu askeri yöntemlerle çözülemez demektedir. ABD Savunma Bakanı Robert Gates resmi bir ziyaret için bulunduğu Avustralya'nın başkenti Canberra'da yaptığı açıklamada "Operasyonun kısa sürmesini, sivillerin can kaybından kaçınılmasını ve Türk ordusunun görevi bitince ayrılması" ve en önemlisi Irak ve Afganistan örneklerini vererek , "Türkiye'de yaşayan Kürtlerle daha fazla diyalog" çağrısında bulunmaktadır.


ABD’nin Türkiye’ye verdiği bu icazenin bir çok politik ve stratejik nedenleri çesitli şekillerde açıklanabilir. Şunu unutmamak gerekir ki, Türkiye’nin son iki ay içinde başarıyla sonuçlandırdığı diplomatik atak sonucu elde ettiği saldırı “hakkı”, Türkiye’ye şerh düşülerek verilmiş bir “icaze”dir. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice: “Bu operasyon Turkiye’ye verilen son izindir” demekle, Kürt sorununun çözümünün askeri yöntemlerle olmayacağını müttefiki Türkiye’ye dikte ettirmektedir. Türkiye bu “icaze”yi kullanırken aynı zamanda dünyaya ve bölgeye askeri şov yapmaktadır. Türkiye, bu saldırı ve işgalden askeri “başarı” da elde edebilir, fakat Kürt sorununu çözebilir mi? Hayır...


Genel Kurmay’in günübirlik yayınladığı bildirilerde özellilkle altını çizerek beilrttiği iki konu var: “teröristler panik halinde Güney’e kaçmaktadırlar” ve diğer bir nokta da, “yerel güçlerin TSK’ya karşı temkinli davranması”. Bunun anlamı şu oluyor; biz operasyon yaptık fakat “teröristler” kaçarak, Barzani’ye sığındılar, Barzani bu “teröristleri” kolluyor, o zaman Barzani de hedeflerimiz arasındadır. Bir dönem sonra ise, şu şöylem ortaya atılacaktır. “Barzani güçleri, PKK’ye yardım ettikleri için istenilen hedefe tam olarak ulaşamadık. Terör devam ediyor ve bunun sorumlusu Federal Kürt yönetimidir. Barzani’dir.”
Kürt hareketinin her bir parçadaki kazanım ve çıkarı diğer parçalardaki kazanım ve çıkarlara ters düşmemektedir. Bu, parçanın bütüne fedası değil, parçanın bütünü oluşturmadaki barometre taşları olarak okunmalıdır. Bundan dolayı, PKK içindeki İmralı kanadının Güney Kürdistan’daki oluşumu emperyalizmin çıkarına ve bölge halklarını aleyhine gösterme söylemi sömürgeci devletlerin politiklarına hizmet etmekten başka bir amaç taşımamaktadır.


Güney Kürdistan Federal güçleri, işgal kuvvetlerinin Güney Kürdistan sınırlarına girmelerine engel olmada iradeli tutum takınıp, PKK gerillarının saldırılardan kurtulmak için iç bölgelere çekilmelerinde yardımcı olmalıdırlar. Celal Talabani, “bir Kürt kedisini bile teslim etmeyiz” sözünü hayata geçirmelidir. Daha önceden KDP ve YNK’nin de onayı ile Güney Kürdistan’da konuşlanan Türk birlik ve karakolları bölgeden çıkarılmalıdır. Federal Kürt hükumeti bu saldırı ve işgal eylemine karşı seslerini daha gür çıkarmalıdırlar. Kürt halkının gönlünden geçen de bu tavırdır. PKK, reel politik dengeleri hesap ederek, Türk ordusunu Güney Kürdistan’a çekme eylemliliğinden vazgeçmeli, İmralı konsepti dışına çıkarak, dört parçada Kürt ulusal hareketinin çıkarlarına denk düşen politikalar gerçekleştirmelidir. Güney Kürdistan’a yapılan saldırı ve işgal eylemi, Kuzey Kürdistan’da ve Türkiye’de sivil mücadele yöntemleri ile protesto edilmeli Türk kamuoyu tavır almaya davet edilmelidir.


1995 martında 35.000 asker ile KDP ve YNK’nin de desteğini alarak operasyon yapan Türk devleti neyi çözmüştür? PKK’nın ortadan kaldırılmasıyla Kürt sorunu çözüme kavuşabilir mi? Türk devleti, Kürt sorununa namlunun ucundan bakmaya devam ettikçe sorunun çözümü gerçekleşemez. Kürt sorunu asayiş, güvenlik sorunu değil, ulusal ve demokratik haklar sorunudur.


Yayınlanma:: 2008-02-26
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar

Yorum Gönder (0)