DTK’nın Demokratik Özerklik Taslağı üzerine birkaç not

Çetin Çeko
0
"Taslağın Öcalan’ın görüşleri olması, DTK’nın taslağa olan katkısını azaltmış ya da tamimiyle engellemiştir. Bu ise taslağın sunumunda ve savunulmasında boşluklar yaratmıştır. Öcalan’ın taslağı tam olarak 'anlatamadınız', 'savunamadınız' eleştirisi bu anlamda boşunadır. Sorun taslağın muğlâklığından ve devletin 'tek dil, tek bayrak, tek vatan' direncinden kaynaklanmaktadır."

BDP’nin hayatın her alanında “iki dilli hayat” kampanyasının etkileri Demokratik Toplum Kongresi’nin tartışmaya açtığı “Demokratik Özerklik Taslağı”ndan daha etkili olmuştur. “İki dilli hayat” kampanyası siyasi ve idari özerkliğin temel taşlarından biri olan Kürtçenin, kamusal alanda, işyerlerinde, çarşı pazarda yazılı ve sözlü pratikte kullanımı şu an için devleti rahatsız eden en önemli sivil eylem niteliğindedir.

Ayrıca “iki dilli hayat” söylemini, BDP’nin şu ana kadar geliştirmiş olduğu en önemli sivil politik manevra olarak da değerlendirebiliriz. Devletin bu konuda anayasal ve yasal değişiklikler yapmasını beklemeden yerel birimlerde hayata geçirilmesi kitleler tarafından benimsenmiş ve uygulamada başarı kazanmıştır.

BDP, DTK’nın merkeziyetçi ulus devlet sisteminin Kürtler başta olmak üzere diğer ulusal ve kültürel farklılıkları yok sayan resmi görüş tespitine karşın, kampanyanın "çok dillilik" olarak ifade edilmemesi büyük eksikliktir. İki dil, tek dile göre daha demokratik bir kavramdır. Ama öbür dilleri "öteki"leştirme bağlamında sorunludur. Kürtçenin çeşitli lehçelerinin, Süryanice, Rumca, Ermenice, Lazca gibi kadim dillerin kullanımlarını -özgürlüğünü- de içeren kavramların kullanılması daha doğrudur.

BDP’nin “iki dilli hayat” eylemleriyle söylemleri arasında uyum ne kadar vardır. Kuşkusuz bu söylem, tartışmaya açılan DTK’nın “Demokratik Özerklik Taslağı”nda çizilen çerçeve ile bağlantılıdır. Söz konusu taslağın iki versiyonu olduğu biri BDP’nin web sayfasındaki “yumuşatılmış”, diğeri ise Fırat Haber Ajansı’nın web sayfasındaki orijinal versiyonu olduğu bilgileri basında yer almaktadır.
Söz konusu taslağı değerlendirmeden önce Türkiye’nin 1990 yıllarda Turgut Özal ile başlayan Tansu Çiller ve Murat Karayalçın ile devam eden özerklik ve federasyon tartışmalarına sahne olduğunu belirtmek gerekir. Ayrıca sivil toplum örgütlerinin özellikle TOBB'un ve TÜSİAD'ın hazırladıkları raporlar bu konuda kayda değer tartışmalara zemin yaratmıştır. Turgut Özal’ın Güney Kürdistan ile federasyonu da tartışmalıyız demesi ardından susturulması, Tansu Çiller’in de askeri cenahın başında şiddet konseptinde karar kılması, tartışmaların başladığı yerde kalmasıyla noktalanmıştır.
Kürt sorununun çözümünde özerkliği siyasi alternatif ve tercih olarak savunmak Kürt hareketi açısından yabancı değildir. Güney ve Doğu Kürdistan hareketlerinin pratikleri bu açıdan zengin ve önemli deneyimlerle doldur. BDP, DTK’nın yaptıkları açıklama ve tartışmalarda sunulan modelin özgün “Türkiye modeli” olduğu yönündedir. Taslağın toplum mühendisliği önerdiği, “Polpotcu”, “Stalinist”, “Libya Halk Cumhuriyesi” benzeri eleştiriler, özerkliğin statüsü tartışmasını geçici olarak ikinci plana itmiştir.

DTK’nın çözüm modeli taslağında; “salt ‘etnik’ ve ‘toprak’ temelli özerklik anlayışı yerine kültürel farklılıkların özgürce ifade edildiği bölgesel ve yerel bir yapılanmayı savunur” belirlemesi, talep edilen özerkliğin kültürel mi coğrafi mi ne tür bir özerklik olduğu konusunda muğlâktır. Taslakta uluslar arası ileri demokrasilerde uygulanan bir modele direk vurgu yoktur. Sunumun “Demokratik Özerklik”, “Türkiye Modeli” olarak lanse edilmesi ve muğlâk olması önerilen özerkliğin uluslar arası düzeyde alacağı desteği kırabilir. Avrupa Konseyi’nin Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartnamesi’nin öne çıkarılması önemli bir dayanak noktası olmakla beraber, Kürt sorununun çözümünde başta AB olmak üzere AGIK ve benzeri kuruluşların bu konudaki somut raporlarının öne çıkarılmaması, bunlara hiçbir atıfta bulunulmaması eksikliktir. Örneğin bu raporlardan biri 24 Mayıs 1995 yılında Türkiye’de Kürt sorununun çözümü konusunda AB’ye sunulan rapordur. Rapor Türkiye’ye çözüm için İspanya modelini önermektedir. Demokratik Toplum Kongresi’nden önce Temmuz 2009 yılında DTP’nin Cumhurbaşkanı Gül’e sunduğu, yine Öcalan’ın görüşleri olduğu tahmin edilen “Demokratik Özerklik” taslağında Kürt sorununun çözümünde Bask modeli önerilmektedir.

Öcalan’daki önerme ve görüş değişikliklerinin bu konudaki negatif rolünü de belirtmek gerekir. Bu durum PKK, DTP, BDP, DTK’yı zora sokmaktadır. “Demokratik konfederalizm”, “Demokratik Özerklik” sunum ve önermeleri ardından hangi tezin ortaya atılacağı, insanlarda kafa karışıklığına, güven sorununa neden olmaktadır. Taslağın Öcalan’ın görüşleri olması, DTK’nın taslağa olan katkısını azaltmış ya da tamimiyle engellemiştir. Bu ise taslağın sunumunda ve savunulmasında boşluklar yaratmıştır. Öcalan’ın taslağı tam olarak “anlatamadınız”, “savunamadınız” eleştirisi bu anlamda boşunadır. Sorun taslağın muğlâklığından ve devletin “tek dil, tek bayrak, tek vatan” direncinden kaynaklanmaktadır.

Kürtlerin, Ermeniler, Süryaniler ve Araplar’ın içinde olduğu ve çoğunluk olarak yaşadıkları ana yurt, Kürdistan ve uluslar gerçeği vardır. Özerklik bu anlamda tartışıldığında istenilen statünün coğrafik özerkliğe tekabül etmesi gerekir. ‘Etnik’ ve ‘toprak’ temelli özerklik anlayışı yerine kültürel farklılıkların özgürce ifade edildiği bölgesel ve yerel yapılanma ne kadar coğrafik özerkliğe tekabül ettiği tartışmalıdır. Türkiye’nin demografik yapısının çıkarılmasını talep ederek, buna uygun siyasi ve idari yapılanmayı istemek tam olarak ne anlama gelmektedir? DTK’nın bunları açması gerekir, devleti ürkütmemek için muğlâk formülasyonlar ister istemez ne demek istendiği türünden akıl okuma yoluna gidilmesine neden olmaktadır. Eğer Kürtlere özerklik talep edeceksek, Güney ve Doğu Kürdistan deneyimlerini göz önüne getirirsek Kürdistan’a otonomi Türkiye’ye demokrasi formülasyonu bu anlamda özerkliğin çeşitli statüleri arasında tartışılabilir bir önermedir. Daha da detaylandırırsak Kürdistan’a coğrafik özerklik, Türkiye’deki Kürtler ve diğer kimliklere kültürel özerklik muğlâklığı ortadan kaldırabilir. Ayrıca Belçika modelinin kültürel ve coğrafi özerklik karışımı bir model olduğu, bunun da bir alternatif olarak Kürt sorununun çözümünde uygulanabilirliğini siyaset bilimciler ve akademisyenler tartışmalarda göz önüne alınmasını önermektedirler.

BDP, DTK’nın tartışmaya açtığı siyasi ve idari özerkliğin kendine özgün muğlâklığıyla “Türkiye modeli” olduğu kısmen doğru olmakla beraber, sunulan model 17 özerk bölge ve 2 özerk şehirden oluşan İspanya Krallığı’nın minimize, budanmış biçimini çağrıştırmaktadır. DTK’nın, “Türkiye’de sayıları 20-25 olabilecek şekilde kurulacak bölge meclisleri” önermesi bu açıdan İspanya modelini andırmaktadır. Fakat bu modele dair bir atıfta bulunulmamakta, daha da ilginci BDP, DTK’nın bu modeli incelemesine, bilmesine rağmen İspanya Bask modeliyle tezini kuvvetlendirmemektedir.

İspanya’da Aranca, Baskça, Katalanca ve Galiççe bölgesel diller olmakla beraber statü olarak İspanya devletinin resmi dilleridir. Fakat Kürtçe için bu tür bir önerme yoktur. Daha önceleri Kürtçenin ikinci resmi dil olmasını savunan BDP, bugün için bunu gündemden düşürmüş, düşürttürülmüştür. Oysa birden fazla resmi dil devletlerin idari ve siyasi formatını belirlemede en önemli ölçüttür.

“İki dilli hayat” tartışmaları aynı zamanda özerklik tartışmalarının kendisini de içermektedir. Devlet kanadı Kürtçenin resmi dil olamayacağı düzeyinde tartışmaları sürdürürken, BDP ise mahalli dil serbesti düzeyinde tartışmaları sürdürmektedir. Önerme federasyon olmadığı için, özerklikte resmi dil dayatması olmaz yaklaşımı sergilenmektedir. Oysa özerkliğin merkeze tam bağımlılık ile tam bağımsızlık arasındaki kategorileri kapsayacağı, dilin resmi dil statüsünde olması talep edilebileceğidir. Metinde yer alan: “Türkiye’de Türkçe dışındaki farklı dillerin kullanımı önünde birçok yasal engel bulunurken, İtalya’da Sardca, Almanca, Fransızca, Slovence dillerine, Avusturya’da Slovence, Hırvatça, Çekçe, Macarca, Sorabca dillerine, ABD’de İspanyolcaya, Finlandiya’da İsveççeye, Yunanistan’da Türkçeye çeşitli düzeylerde özerklikler tanınmıştır” denmektedir.

Yukarıda verilen örneklere dikkat edilirse özellikle ulusal değil yerel, mahalli dillerin kabul gördüğü, Kürtlerin toprak, nüfus oranları ve sahip olmaları gereken haklar açısında hiçbir ilgisi olmayan ülkeler örnek olarak verilmiştir. Örneklemenin özellikle yerel diller bazında olması bilinçli ideolojik bir seçimdir. Yanlışlıkla olsa gerek Finlandiya’nın resmi iki dili olduğu, Fincenin yanında İsveççenin de resmi dil olduğu, yerel olmadığı bilgisi, metni kaleme alanların dikkatinden kaçmıştır.

Çözüm taslağında farklı kimliklerin eşit ve kendini özgürce ifade edebileceği zemini yaratmada, “demokratik Türkiye ulusu” , “demokratik ulusallaşma”, kavramlarının, AK Parti hükümetinin üst kimlik, alt kimlik önermelerinden farkı yoktur. DTK “Türkiyelilik” kimliğini öne çıkarırken, AK Parti “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı” kavramını üst kimlik olarak savunmaktadır. Her iki önerme arasındaki fark yoktur. Ayrıca bu kavramların Kemalizm’e ve 1921 anayasası referans gösterilerek gerekçelendirilmesi; “…Atatürk’ün 1923 yılında gazeteci Ahmet Emin Yalman’a ifade ettiği bir nevi yerel muhtariyet’in, bugünkü koşullarda hayata geçirilmesi de olacaktır” belirlemesi, Öcalan’ın Kemalizm konusundaki daha önceki açıklamalarını da dikkate alırsak, ipliği pazara çıkan Kemalizm’in Öcalan tarafından PKK eliyle aklandırılmaya çalışılmasıdır.

Legal Kürt hareketi içinde federatif yapıyı savunan partiler olmasına karşın, DTK’nın “Demokratik Özerklik Taslağı” hükümet ve devlet tarafından muazzam saldırıya uğramıştır. Kuşkusuz bunda BDP’nin Kürtler arasında yaptırım ve eylem gücü rol oynamaktadır.

BDP,DTK tarafından gündeme getirilen tartışmayı Kürtlerin ulusal ve demokratik haklarını elde etmede, statü kazanmada bir basamak olarak değerlendirebiliriz. Taslağa ilişkin yapılacak önermelerin PKK, BDP, DTK tarafından dikkate alınarak, Türk aydınları ile yapılan tartışmalara benzer platformlarda diğer Kürt grup ve kesimleriyle yapılmasının sürece olumlu katkı sağlayacağını düşünmekteyim. 110105










Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar

Yorum Gönder (0)